13 Eylül 2014 Cumartesi



Umutlar daha çok ıztıraba yöneltirdi insanı. Neden umut ederdik en fazla ne kaybedebilirdik ki? Hiç doğmamış olmak belki de en iyisiydi ne ile sınanıyorduk? Dün...yaya zevk uğruna tükürülmüştük belki de. En iyisi umursamamak ve kendi köşende ölümün sessizliğinde kaybolmak. Nasıl gözükebilirdim? Bir pislik gibi belki, ama nasıl gözüktüğüm benim için önemli değildi. Önemli olan her zaman düşüncelerdi, takım elbiselerin altına sığınmış acizlik yerine terkedilmiş çıkmaz sokaktaki bir berduş paltosunda ısınmaktı beni zenginleştiren. Takım elbiseli vahşiler… Dünyada ki takım elbiseli vahşiler her şeyi yok eden ve insanlığı sabote eden vahşiler. Ego, doyumsuzluk, kibir, politika, kıskançlık, para, güç, insanları ayıran bunlardı. İnsanlar ölüyordu. Ve sen her zaman ki gibi bir taraf seçmeliydin. Ya da köşene çekilir ve onların acizliklerini seyrederdin. Olaylarla nasıl baş edemediklerini, ve bok çuvalına dönüştürmelerini. Birisini öldürmeden önce nasihat eder misin? Sanırım akıllı isen konuşacaklarının boşa gideceğini bilirsin. Çünkü sözlerini duyduktan sonra cesede dönüşecektir.. İçlerinde olsan çırpınmaktan başka ne yapabilirdin. Birbirine bağlanan insanlar artık kendi zevklerine bağlanıp mahsur kalmışlardı. Saçlarından kara alevlerle yükselen ve parçalanarak yağan kül parçaları, tekrar kendi vücutlarına yapışıyor, siyahlaşıyor ve kendilerini köleleştiriyordu. Bütün güzel denebilecek şeyleri toprağa gömüyorlar ve kim bilir gömülenlerin tohumu tekrar ne zaman filizlenirdi? Belki de filizlenmezdi, bütün acıların son bulması için sonun gelmesi gerekirdi sanırım..


Ender Bahar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.