30 Temmuz 2013 Salı

"Herkes senin nasıl göründüğünü bilir ama çok az insan nasıl olduğunu hisseder. "

- Niccolo Machiavelli

c.b

Karayolunda seyreden arabaların ışıklarını
görebiliyorum. Sonu gelmeyen bir ışık akışı. Bu kadar insan. Ne yaparlar? Ne düşünürler? Hepimiz öleceğiz, hepimiz, ne sirk! Bunu bilmek birbirimizi daha çok sevmemiz için yeterli bir neden olmalı, ama değil. Son derece önemsiz şeyler bizi dehşete sürükleyip dümdüz ediyor, yutuyor.
En eski ve en kısa kelimeler olan ‘evet’ ve ‘hayır’
konuşulurken en çok düşünülerek kullanılması
gereken kelimelerdir…

Pisagor (M.Ö. 585-500)
Ne kadar kaçmak ve uzaklaşmak arzusu ile dolu isem, O kadar da bağlanmak, kalmak, bağdaş kurup oturmak istiyorum.

- Sait Faik Abasıyanık
"O iyi insanlar o güzel atlara binip çekip gittiler.Demirin tuncuna,insanın piçine kaldık."

YAŞAR KEMAL
İnsanın sevdiği birini son kez görmesinden daha kötü olan tek şey; Onu son kez gördüğünü biliyor olmasıdır...

- Paul Auster
Politik açıdan, ben bir anarşistim.
Devletlerden, kurallardan ve
esaretten nefret ediyorum.
Hayvanları kafeste görmeye
tahammülüm yok. Halklar özgür
olmalıdır..
-| Charlie Chaplin |-


Törenin başlangıcı iki düşünceye

dayanır: "topluluk bireyden daha

değerlidir" ve "kalıcı yarar geçici

olana tercih edilmelidir"; buradan,

topluluğun kalıcı yararının mutlaka

bireyin yararından, yani bireyin

anlık esenliğinden, hatta kalıcı

yararından ve yaşamını

sürdürmesinden bile daha önemli

tutulması gerektiği sonucu çıkar.

Birey bütüne yararlı bir

düzenlemeden dolayı ister acı

çeksin, ister sakatlansın, isterse de

bu düzenleme yüzünden ölsün, -

törenin korunması, kurbanın

sunulması gerekir. Ancak, böyle bir

anlayış sadece kendileri kurban

olmayanlarda oraya çıkar, - çünkü

kurban, kendi örneğinde bireyin

çokluktan daha değerli

olabileceğini, aynı şekilde, şu

andaki hazza, cennetteki bir ana,

belki de acısız ya da esenlik

içindeki durumların donuk bir

biçimde süregitmesinden daha

çok önem verilmesi gerektiğini

gösterir. Kurbanın felsefesi hep

artık çok geç olduğunda duyulur:

böylece töreye ve törelliğe bağlı

kalır: altında yaşanılmış ve eğitilmiş

olanın tüm töre toplamı için sadece

bir duygu olarak - üstelik birey

olarak değil, bir bütünün unsuru,

bir çoğunluğun içinde bir sayı

olarak eğitilmiş. - Böylece bireyin

kendi törelliği aracılığıyla,

çoğunluğun isteğini kendi kendine

kabul ettirdiği görülür.

Friedrich Nietzsche
"Hayatta neden zevk alırsan, ya kanun dışıdır, ya ahlak dışıdır, ya da şişmanlatır."

Woody Allen
“Kitaplığınızdaki binlerce kitabı görüp ‘Bu kitapların hepsini okudunuz mu’ diye soranlar, kitap okumayan kimselerdir.”

- Doğan Hızlan

c.b.

Yazabilmek için, içinde birşeylerin birikmesini beklemek zorundaydın ve beklerken deliriyordun ve delirirken içiyordun ve içtikçe deliriyordun.
"Ödev, adap, sadakat, fedakarlık, özgecilik, kibarlık; bunların hepsi de insanı uyutmaya yarayan ninnilerden başka bir şey değil; hem de öyle bir uykuya yatırıyor ki kimse bu uykudan uyanamıyor, uyansa da ancak yaşamının sonuna geldiği an oluyor bu. İşte o an, insanın hiç yaşamamış olduğunu öğrendiği an oluyor..."

Irvın Yalom , Nietzsche Ağladığında


"Hayat bazen çok cimridir: İnsanın yeni bir duygu tatmaksızın, günler, haftalar, aylar, hatta yıllar geçirdiği olur. Sonra, bir kapıyı bir kere açınca, ortaya çıkan boşluğa adeta bir çığ iner. Bir an hiçbir şeyiniz yoktur, bir sonraki an, kabul edebileceğinizden fazlasına sahipsinizdir."




- Paulo COELHO / On Bir Dakika
"Her zaman yapılan yanlış nedir,
bilir misin? Yaşamın değişmez
olduğunu sanmak, trenin ray
değiştirmeden sonsuza kadar
gideceğini düşünmektir. Oysa
kaderin hâyâl gücü bizimkinden
daha renklidir. Artık çıkış yolunun
kalmadığını sandığın bir durumda
umutsuzluğun zirveye vardığında,
rüzgâr hızıyla herşey değişir, altüst
olur ve bir andan ötekine geçerken
kendini yeni bir yaşantının içinde
bulursun."
-Susanna TAMARO / Yüreğinin
Götürdüğü Yere Git
Masallar küçükken uyuyuncaya kadar,
büyüyünce de uyanana kadardır.

- Will Durant
"Olgun insan güzel söz söyleyen değil,
söylediğini yapan ve
yapabileceklerini söyleyen kişidir."

- KONFUCIUS / Meşhur Sözler
Bilinç, korkunç bir lanettir.
Düsünürsün, hissedersin, acı
çekersin... (John Malkovich Olmak)

c.b.

Düşündüm de, insan kendi yaşamının yağmurlarında ıslanma fırsatını kaçırmamalı.
Düşünenle düşünmeyen arasındaki savaşa hoşgeldiniz..

-Mert Caner
Zaman, bütün hayallerimize ağzının
payını verdi. (Jeux D'enfants/
Cesaretin Var Mı Aşka)
''En büyük acıların kaynağı, yapay
sınırlarla insanları bölen
devletlerdir."
Serenad - Zülfü Livaneli
“Bu yüzden, kendi kendisi olmak
için gereken enerji hep eksik
kalmıştı. Dünyadaki herkes gibi,
mutlu olmak için başkalarına
ihtiyaç duyan bir kişiydi, ama
başkalarıyla baş etmek de zordu.
Beklenmedik tepkiler gösteriyorlar,
çevrelerine koruyu duvarlar
örüyorlar, aynı kendisi gibi
davranarak hiçbir şey aldırmaz
numarasına yatıyorlardı. Yaşama
daha açık biriyle karşılaştıkları nda
ya onu daha ilk adımda dışlıyorlar
ya da ona daha çok acı
çektiriyorlardı , ”tuhaf” muamelesi
yapıyorlardı.”
-Veronika Ölmek İstiyor / Paulo
Coelho

charles bukowski

Aşk bir önyargıdır.
İlk çekingenlikler ne kadar tatlıdır. Oysa insan, bu beceriksizlikleri bir an önce yenmeye çalışır. Bütün gücüyle büyüyü bozmak, buzları kırmak için uğraşır. Birlikte yapılan her yeni hareket de, istenmediği halde bu büyüyü geri getirir , insana yeni bir fırsat verir.

- Oğuz Atay
'' Bir kadının dudaklarında değildir aşk.
Bedeninde hiç değildir.
Aşk, kadının göz kapaklarındadır.
Kadın, göz kapaklarında saklar o adamı.
... Ne kadar yanarsa yansın canı, ağlayamaz bazen.
... Sımsıkı yumar gözlerini.
Adam hep orda kalır.
Kadın, asla bırakmaz adamı.
Kadın, asla vazgeçmez ondan. ''

Özdemir Asaf

felaket tellalı kırmızı vosvos

"Doğrudur; kitap okumak karın doyurmuyor. Ancak karnı tok, beyni boş adamlardan çektiğimiz kadar hiç kimseden çekmedik.."
Evet, onu çok iyi tanıyor ve anlıyorum. Peki, neden mi sevgili olmuyorum onunla? Yapmayın, ne olur! Ondan başka kimim var benim..

- Cezmi Ersöz / Kırk Yılda Bir Gibisin
"Her fert az çok iyi; az çok zeki; az
çok uyuşuk; az çok yoksa filâna iyi
filâna kötü demek doğru değildir.
Bu zeminde insanlar ırmaklara
benzer. Su her tarafta birdir;
özellikleri aktığı yere ve zaman
göre değişir. Bazen parlak, bazen
bulanık olur. Bazen ılık, bazen
soğuktur. Her insan, üzerinde
insanlara özgü bütün niteliklerin
tohumlarını taşır."
- Lev TOLSTOY / Diriliş
''Aşk, zorla tomurcuk vermesini
istediğin bir sera çiçeği değildi.
Aşk, yol kenarında beklenmedik
şekilde açan bir çiçekti.''
-syf 325- Sarah Jio - Mart
Menekşeleri
"Bu dünyada en önemli şeyin sen
olduğunu düşündüğün sürece,
çevrende seni kuşatmış olan
dünyanın farkına vararak onları
anlaman mümkün değil... Kendini
önemsemek insanı ağırlaştırır,
hantal ve mağrur yapar. Bilge kişi
olmak için insanın hafif ve akıcı
olması gerekir. (DON JUAN)"
- Doğan CÜCELOĞLU / Savaşçı
İnsanın başında kavak yelleri estiren bir şey vardı yazarlıkta. Yabancılaştırıyordu insanı; uyumsuzlaştırıyordu. Boşuna dağıtmamıştı beynini Hemingway. Hart Crane pervanenin üstüne boşuna atlamamış; Chatterton fare zehirini boşuna içmemişti.

Charles Bukowski - Bana Aşkını Getir
Mutluluğunuzu alıp başka birisinin ellerine bırakacak olursanız onu er geç kıracaktır. Mutluluğunuzu başka birisine verirseniz alıp götürebilir. Çünkü mutluluk yalnızca sizin içinizden gelebilir ve sevginizin sonucudur.

Don Miguel RUIZ, Ustaca Sevmek

felaket tellalı kırmızı vosvos

Dertleşecek insanların gitgide azalması..
"Kimi insanlar hayatı güdüleriyle
yaşamak istemez ya da isteseler de
bunu bir türlü beceremezler. Bu
hayatla olan ilişkilerinde nedense
maya tutmamıştır. Yaşadığı süre
boyunca yaşamı her yönüyle
irdeleyen, yeri geldiğinde
sorgulayan ve her kavramdan bir
anlam çıkarmaya çalışan ve bunu
yaparken çoğu zaman toplumdan
izole edilen insanlar nadiren de
olsa çıkar. Yusuf, belki de bu
talihsiz denebilecek insanlardan
biriydi..."
- Ahmet Çağlayan / Ş
Ben size manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım bilim ve akıldır. Zaman süratle ilerliyor, milletlerin, cemiyetlerin, fertlerin saadet ve bedbahtlık telâkkileri bile değişiyor. Böyle bir dünyada, asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve ilmin gelişimini inkâr etmek olur.

Mustafa Kemal ATATÜRK

29 Temmuz 2013 Pazartesi

"Kibar ve dostca davranarak
insanları esnek ve itaatkar
yapabilirsiniz: bu yüzden sıcaklık
balmumu için neyse kibarlık da
insan doğası için odur."
Schopenhauer - Seçkinlik ve
Sıradanlık Üzerine
Kendin ol; bu kadarını Tanrı'ya borçlusun. İçten bir şekilde kendin ol ve o zaman özel olduğunu bileceksin. Tanrı seni çok sevdi bu yüzden sen varsın. Her şeyden önce bu yüzden sen varsın aksi taktirde olmazdın. Bu onun sana olan muazzam sevgisinin göstergesidir.
OSHO
"Korkmak için insanın bir nedeni olması gerekmez, Momo". Hiç unutmadım bunu, bugüne dek duyduğum en doğru şeydir çünkü.

Onca Yoksulluk Varken, Romain Gary (Emile Ajar)
Kainat yek vücut, tek varlıktır.
Herkes ve her şey görünmez iplerle birbirine bağlıdır.
Sakın kimsenin ahını alma; bir başkasının, hele hele senden zayıf olanın canını yakma.
Unutma ki dünyanın öte ucunda tek bir insanın kederi, tüm insanlığı mutsuz edebilir.
Ve bir kişinin saadeti, herkesin yüzünü güldürebilir.

- Şems -i Tebrizi
"Temmuz tam bu işe göredir bana kalırsa
Gel bağışlayalım birbirimizi."

Turgut Uyar
"Bir ruh, ancak bir benzerini
bulduğu zaman ve bize, bizim
aklımıza, hesaplarımıza danışmaya
lüzum bile görmeden, meydana
çıkıyordu. Biz o zaman sahiden
yaşamaya, ruhumuzla yaşamaya
başlıyorduk."
Sabahattin Ali / Kürk Mantolu
Madonna
Tazelik yok içlerinde. Mucizenin
kırıntısı yok. Kendilerini öğütüp
duruyorlar, üstelik üstüme. Farklı bir
şey yapan bir insan görsem devam
etmek için güç bulacağım kendimde.
Ama öyle bayat, öyle kasvetliler ki.
Heyecan yok. Gözler, kulaklar,
bacaklar, sesler var ama… hiç. İçten içe
pıhtılaşıyor,kendilerini yaşadıklarına
inandırıyorlar.

C. Bukowski - Kaptan Yemeğe Çıktı ve Tayfalar Gemiyi Ele Geçirdi

charles bukowski

Gün doğmadan uyandığınızda bir sis görürsünüz ya. Kısa bir süre orada durur, sonra birden yok olur gider. Aşk gerçekliğin ilk ışıklarında yok olup gidecek bir sistir.
"Üzerinde anlaştığımız hiçbir ilke yok. Dil perişan, mefhumlar kaypak, kelimeler köksüz. Politikanın çığlıkları yanında şiirin ve düşüncenin sesi boğuk bir inilti. Hıristiyanlaşmadık ama içimizde bir ortaçağ keşişi yaşıyor. Elbirliğiyle sarıldığımız tek müessese: Aforoz. Sevginin, anlayışın dayanışmanın kaybolduğu karanlık devirlerde tenkit susar, hiciv konuşur. Sağ uykuda, sol şuursuz. Her iki cephenin ortak vasfı; Kadırnaşinaslık. İnsanla insanı birbirinden ayıran duvarları hicvin dinamiti yıkar ancak. Silahların konuştuğu yerde şarkı söylenmez." (Cemil Meriç – Mağaradakiler)

charles bukowski

Tanrım ne kadar sıkıcıydılar. Tıpkı diğer insanların çoğu gibi. Yeni, ilginç hiçbirşey kalmamıştı artık hayatta. Herşey ruhsuz ve ölüydü. Tıpkı filmler gibi.
“Ucuna kadar gidilmiş düşlerdi
birlikteydik hem
ve yalnızdık bir bakıma”

Murathan Mungan

can yücel

Bir kadın ''pardon anlamadım?'' diyorsa, bu ;
Söylediğin şeyi anlamadığı anlamına gelmez.
Sana değiştirmen için ikinci bir şans veriyordur.
Bir nevi cami+duvar+ecel üçlüsü misali..
Kendi içinde çoğul yaşayanlar
arkadaşa ihtiyaç duymazlar. Kendi
içinde özgür olanlar zindandan
incinmezler. Kendi içinde hiç
olanlar başkalarına, kalabalıklara
gark olmaya çalışırlar, zira orada
hiçliklerini hissetmezler.
Dr. Ali Şeriati

charles bukowski

Acı acayip bir şeydi. Bir kuşu öldüren kedi, bir araba kazası, bir yangın... Acı gelir, BANG, oradadır, yerleşir üzerinize. Gerçektir. Aptalın biri gibi görünürsünüz dışardan bakanlara. Birdenbire aptallaşmış gibi. Ne hissettiğinizi anlayan ve size nasıl yardım edeceğini bilen birisini tanımadığınız takdirde hiçbir çaresi de yoktur.

charles bukowski

Sözler cansız değildiler, insanın beyninde mırıldanan şeylerdi sözler. Onları okuyup sihrine varabilirsen acı çekmeden yaşayabiliyordun, başına ne gelirse gelsin ümidini yitirmeden.
“İnsan asla bir cevap bulamadı ve bulamayacaktır da
Yaşam sahip olduklarımızın tümüdür ama yine de o hiçtir…”

- Nihilizm Üzerine / Emil Michel Cioran
“Her gün biraz daha gidiyorsun , ne tuhaf..
bunu yapıyorsun , kirli bezle silerken yüzümü
hiç kuşkulanmıyorsun ; aşkın geldiği gibi
gideceğinden”

Umay Umay - Cevapsız Ağrı
"Filozoflardan ve düşüncelerinden söz ederken hep erkekleri kastettim aslında. Çünkü felsefe tarihi de erkeklerin damgasını taşıyor. Bunun nedeni de, kadının hem kadın hem de düşünen bir varlık olarak insanlık tarihi boyunca hep ezilmiş, baskı altında tutulmuş olması. Kötü bir şey bu, çünkü birçok önemli deneyimin yitip gitmesine neden oluyor. Ancak bizim yüzyılımızda kadınlar felsefe tarihine tam anlamıyla adım atabildi."

- Jostein GAARDER / Sofie'nin Dünyası
Gerçek bir usta ustalar yaratır
takipçiler değil. Gerçek usta seni
kendine döndürür. Onun tüm
gayreti seni kendisinden
bağımsızlaştırm aktır çünkü
yüzyıllardır bağımlıydın ve o seni
hiçbir yere götürmedi. Sen hâlâ
ruhun karanlık gecesi içerisinde
tökezlemeye devam ediyorsun.
Sadece senin manevi ışığın
gündoğumu olabilir. Sahte usta
seni onu izlemeye, onu taklit
etmeye, kendisinin karbon kopyası
olmaya ikna eder. Gerçek usta
senin bir karbon kopyası olmana
izin vermeyecektir, o senin orijinal
olmanı ister. O seni seviyor! Nasıl
seni taklitçi yapabilir? O sana şefkat
duyuyor, o senin tamamıyla özgür
olmanı ister; tüm dışsal
bağımlılıkların dan tamamıyla
özgür olmanı ister. OSHO

charles bukowski

Kötü olanla, bize kötü olduğu öğretilenler farklı şeyler olabilir.Toplum bize bazı şeylerin kötü olduğunu öğretip bizi köleleştirmeye çalışır.
Seni sevdiğimi göreceksin
sevmediğim zaman,
çünkü iki yüzüyle karşına çıkar
hayat.
Bir sözcük sessizliğin kanadı olur
bakarsın,
ateş de pay alır kendine soğuktan.
Seni sevmeye başlamak için
seviyorum seni,
sana olan sevgimi sonsuzlaştıraca
k
bir yolculuğa yeniden başlamak
için:
bu yüzden şimdilik sevmiyorum
seni.
Sanki ellerindeymiş gibi
mutluluğun
ve hüzün dolu belirsiz bir yarının
anahtarları
hem seviyorum, hem de
sevmiyorum seni.
Sevgimin iki canı var seni sevmeye.
Bu yüzden sevmezken seviyorum
seni
ve bu yüzden severken seviyorum
seni.
-Pablo NERUDA -Matilde'ye Sone /
Yüz Aşk Sonesi
Bir kimse ihanete uğramayı beklerken korku olmaz.Asıl korkutucu olan, beklenmedik anda gelen ihanettir (Bleach - Aizen Souske)
"Bir insanı ne kadar çok sevsem, ne kadar yakını olsam da,
onun kendi alanına girmemem gerektiğini unutmuşum."

- Buket UZUNER / Balık İzlerinin Sesi
“Ökseye düşmüş kuş gibi hissediyorum kendimi. Değiştiremeyeceğim şeyleri değiştirmeye çalışmam gerektiğini düşünmekten, boş yere kanat çırpmaktan tükendim.”

İnci Aral
“Öyle günlerim oluyor ki, etrafımda küçük bir hareket,
en hafif bir ses bile istemiyorum.”

Sabahattin Ali
"Çoğu insan toplum içinde şaşırmış gibi davrandığı şeylerden çok daha kötüsünü özel hayatlarında görmüştür."

E.W. Howe
Ah be çocuk! Senin rengarenk
dünyana da mı soktular bir rengin
olsun inancını. Renkleri gösterdiler
de seç mi dediler çocuk. Renkli bir
dünyayı sana da mı çok gördüler
çocuk. Siyah bakış acılarından, renk
körü duygularından kara kalem
çalışması gri mutluluklar mı çizdiler
sana da çocuk.
Ah be çocuk! İki de bir soruyorsun
” benim rengim ne olsun”.
Olacaksa beyaz olsun, saf olsun.
Saklı olsun içinde bütün renkler;
insanların içinde sakladıkları
duyguları, hayalleri, düşünceleri
gibi. Bırak beyaz içinde renklerini
saklasın, insanlar kendilerini. Sen
saklanma hayattan çocuk. Mavi
gökyüzü altında pembe hayallerini,
yanaklarını kırmızılaştıran
duygularını, yeşil yeşil umutla
bakan gözlerini saklama çocuk.
Sakla saflığını insanlara inat çocuk.
Ah be çocuk! ” Neden bir çok
kişinin rengi siyah” diye
soruyorsun. Bu dünya kirlendi,
insanlar kirlendi çocuk. Kirli
düşüncelerimizl e, kirlenmiş
duygularımızı beyaz yalanlarla
sarmak yetmedi. Beyaz günlerin
gölgesi oldu karanlıklar. Beyazla
siyah ayırt edilemiyor. Ba(k)’kış bu,
be’yaz diyemiyoruz artık çocuk!
Ah be çocuk! Bu kadar karamsar
konuştuğuma bakma. Siyah beyaz
değildi bu dünya. Kırmızı vardı
mesela. Sevgiyle dolu kıpkırmızı
yürekler vardı, utancından yüzü
kızaran. Sevginin anlatıldığı kırmızı
güller vardı önceleri kitapların
arasında kuruyan şimdilerde
yürekte solan. Duygusal insanlar bu
kadar az değildi. Duygularını
saldılar da tamamen duygusal
dışlandılar, kullanıldılar. Saf saf
olamadık saflar karşısında saflık
kaybetti çocuk.
Ah be çocuk! Sadece kırmızıyı mı
kurban verdik bu dünyaya. Mavimiz
vardı gökyüzü kadar sınırsız. Birde
mavi gökyüzü altında sınırsız
hayallerimiz. Düşünceleri beyaz,
duyguları kırmızı insanlar pembe
hayaller kurardı; yemyeşil bir dünya
üzerinde huzur içinde yaşlanılan
pembe panjurlu ev. Ev’lendik çocuk.
Üç odaya kocaman yalnızlıklar
sığdırdık, bir salonda yaş’landık. Eş
seçmeyi es geçtik. Eş zamanlı
zamansız ayrılıklar yaşadık. Çocuk
işte bir zamanlar biz böyle bir
hayat yaşadık.
Ah be çocuk! Gel sen yine de
karam’sar olma. Karaları sar ki
geleceğimiz çıksın aydınlığa. Senin
rengin belli çocuk; beyaz
aydınlığımızsın sen. Gel çocuk ben
seni, sen bunları sakla. Gelecek
rengarenk dünyayı kirlettirmeyeli
m, çaldırmayalım. Gel çocuk sana
yeni bir dünya bulalım.
Mehmet Şahin
''Her şeye başkaldırıyorum . Başka
insanların kendilerini üzerimde
yetke saymalarına, başkaları
tarafından eğitilmeye, başkalarının
bildiklerini bana kabul ettirmeye
çalışmalarına başkaldırıyorum .
Kendim bulmadıkça hiçbir şeyi
doğru kabul etmiyorum.
Başkalarının benden farklı
düşünmesine karşı değilim, ama
onların bana düşüncelerini,
yaşamla ilgili görüşlerini zorla
kabul ettirmeye çalışmalarına
katlanamıyorum. Daha küçük bir
çocukken de başkaldırıyordu m.
Dinliyor, izliyor, ama bir yandan da
sözlerin yanılsamasının ardındaki
hakikati arıyordum.''
Krishnamurti
"Ruh yorgunuyum, gönül
yorgunuyum, hayat yorgunuyum;
öğrenmek, bilmek, anlamak,
anlamamış gibi yapmak,
düşünmek, hissetmek, tanımak,
tanık olmak, katlanmak, anlayış
göstermek, görmezden gelmek,
üzerinde durmamak, idare etmek,
üzülmemiş görünmek, alışmak,
alışamamak, sabretmek, katlanmak,
beklemek yorgunuyum. Tam da
artık bu memlekette hiçbir şey
şaşırtmaz beni sanırken, her
seferinde yeniden şaşırmak
yorgunuyum."
- Murathan MUNGAN / Yüksek
Topuklar

charles bukowski

İnsanların, senin hakkında ne düşündüklerini önemsemeyerek, ömrünü uzatabilirsin mesela.
Hiç kimseyi yalan söylediğini anlayacak kadar tanımak istemiyorum.

Tezer Özlü

charles bukowski

Yalnızlıkla beslenen biriydim; yalnızlığımı alırsanız yemeğimi ve suyumu almış kadar olursunuz. Yalnız kalamadığım her gün gücümden bir şeyler alıp götürür. Bununla övünmüyorum ama önemliydi benim için. Odanın karanlığı güneşti bana.
“Benim yaşımda aşk, kimin kollarında öleceğine karar vermektir.
Aslında her yaşta öyledir.”

-Ruhi Mücerret / Murat Menteş
Psikiyatri bazı kimselerin akıllarını
kaçırma nedenleriyle ilgilenir ama
asıl sorun, insanların
çoğunluğunun neden akıllarını
kaçırmadığıdır
Erich Fromm
“Belki de insanlar kendilerini
düşünmek, hayaller kurmak için
yeteri kadar yalnız kalamadıkları
için anlayışsız oluyorlardı”
- Aylak Adam / Yusuf Atılgan
"Bütün zincirler biyolojik değildir,
bazıları bizim eserimizdir ve
kırılabilir."
-Romain GARY / Kadının Işığı
“Aşkın bir oyun olduğunu kabul etmiyorum. Aşk bir teslimiyettir, bir eriyiştir. Yeniden doğmak için uyanıştır. Aşk için ya hep vardır ya hiç. Sen hep misin, hiç misin?”

[Cemil Meriç]
Aşk sözcüğüne anlamını veren,
bedenin tüm hücrelerinde,
sinirlerinin her atomunda
duyduğun bir duygudur. Sonra, bir
gün, bir rastlantı, yeniden aynı
heyecan,aynı coşku, aynı
yoğunlukta yaşanan anlar.
İnanamazsın. Bir düşteyim sanırsın.
Kitaplar da benim için öyledir. Eski
aşklara dönemezsin , ama eski
kitaplara dönebilirsin.
Tezer Özlü, Kalanlar

charles bukowski

Aşkın bir çok çeşidi vardır, benim ki zor olandır.

"Acı, acıyla iyileşir. Aşk ise daha büyük bir aşkla."

- Hz. Mevlana
“Okumuyor, sanatla
ilgilenmiyoruz. Türkiye’nin en
büyük zaafı da işte bu. Hakikatte ve
hayatta ise, sanata dayanamayan,
sanatçılarını bulamayan veya
benimsemeyen hiç bir politik, hiç
bir sosyal akım, hiç bir zaman ve
hiç bir ülkede tutunamamıştır,
yayılamamıştır. ”
- Düşman Kazanmak Sanatı / Tarık
Buğra
''Bedel ödersin; ödediğin bedelin,
bir karşılığı vardır diye. O karşılık
her ne ise bedel öderken yaşadığın
acının yükünü azaltır, yani
dayanabilme direncini yükseltir.
Fakat ödediğin bedelin karşılığı,
bedelin değerinde değilse ki daima
değildir; asıl bedeli de o zaman
ödemeye başlarsın, ödediğin
bedelin, bedelsiz karşılığıyla... ..
Yani yaşadığın acıları hafifleten
karşılıksız olaylar, seni gerçek
bedellerle baş başa bırakır.
Sen ödersin, bedel de büyük
acılarla daima peşinden gelir.. Asıl
bedel, sen ödediğin halde
kaybettiklerinl e başlar.''
Zata, syf: 151
İki temel sorunu var insanlığın.
Adaletsizlik ve anlamsızlık. Birine
karşı hukuk'u bulduk, diğerine
karşı sanatı. Ama insanlar hukuk'a
ulaşamadı. Ve sanat insanlara.
Nietzsche
Tümüyle güvendiğiniz bir şeye asla kendinizi adamazsınız. Kimse yarın güneşin doğacağını fanatik bir biçimde haykırmaz. Çünkü güneşin yarın doğacağını herkes bilir. İnsanlar, politik ya da dinsel inançlar ya da başka tür dogmalar ya da amaçlara kendilerini fanatikçe adıyorsa bunun nedeni daima, bu dogmaların ya da amaçların kuşkulu olmasıdır.

Robert Maynard Pirsig / ''Zen ve Motosiklet Bakım Sanatı''
Hayatını başka bir açıdan izle, gözlemle, yakından bak. Sana hiç kimse yardım etmeyecek. Başkalarına çok uzun zamandır güveniyorsun; bu nedenle aptallaştın. Şimdi özen göster; bu senin kendi sorumluluğun. Hayatında ne yapıyor olduğuna derin bir şekilde ve nüfuz ederek bakmalısın, bunu kendine borçlusun. Kalbinde hiç şiirsellik var mı? Eğer yoksa o zaman vakit kaybetme. Kalbine şiir dokuması ve örmesi için yardımcı ol. Hayatında hiç romantizm var mı, yoksa yok mu? Eğer yoksa sen şimdiden kendi mezarındasın.

Dışına çık! Bırak hayat içinde romantik bir şeye, macera gibi bir şeye sahip olsun. Keşfet! Milyonlarca güzellik ve ihtişam seni bekliyor. Sen asla hayatın tapınağının içine girmeden sürekli olarak etrafta dolaşıp dolaşıp duruyorsun. Kapı kalptir.

Gerçek zekâ kalbe aittir. O entelektüel değildir, o duygusaldır. O düşünmek gibi değildir, o hissetmek gibidir. O mantık değildir, o aşktır. OSHO
" Tanımadığın bir kentte ne denli isterdin yitip gitmeyi… Ama öyle kolay değil. Henüz rüzgarlara doydun mu ? Sor kendine… Henüz bulutlara doydun mu ? Yeterince haykırabildin mi henüz ? "

- Tezer Özlü / Yaşamın Ucuna Yolculuk
-Bir zamanlar dünyaya gelmeye
hazirlanan bir çocuk varmis. Bir
gün Tanriya sormus: Tanrim, beni
yarattigini dünyaya gönderecegini
söylediler, fakat ben o kadar küçük
ve güçsüzüm ki, orada nasil
yasayacagim? -Tüm meleklerin
arasindan bir tanesini senin için
seçtim. O seni bekliyor olacak ve
seni koruyacak. Melegin sana her
gün sarki söyleyecek ve
gülümseyecek. Böylece sen onun
sevgisini hissedecek ve mutlu
olacaksin. - Peki insanlar bana bir
sey söylediklerinde dillerini
bilmeden söylenenleri nasil
anlayacagim? - Melegin sana
dünyada duyabilecegin en güzel en
tatli sözcükleri söyleyecek,konu
smayi dikkatle ve sevgiyle sana o
ögretecek. - Dünyada kötü adamlar
oldugunu duydum,beni kim
koruyacak? - Melegin seni kendi
hayati pahasina dahi olsa daima
koruyacak. Fakat ben seni bir daha
göremeyecegim için çok üzgünüm
ama biliyorum ki, melegin sana
sürekli benden söz edecek ve iyi
bir insan olmanin yollarini sana
ögretecek. O sirada Cennette bir
sessizlik olur ve dünyanin sesleri
cennete gelmeye baslar. Çocuk
artik dünyaya gelmek üzere
oldugunu anlar ve son bir soru
sorar : - Tanrim, eger dogmak
üzere isem lütfen çabuk söyle bana
melegimin adi ne ? - Meleginin
adinin önemi yok yavrum sen onu
ANNE diye çagiracaksin...
Alıntı
(Kitap Kültür Dünyası)
Kimine göre yalnızlık,hasta kişinin
kaçışıdır; kimine göre de, hasta
kişilerden kaçıştır.
Nietzsche


“Vazgeçebilmek bir erdemdir. Bir

deli güzel meziyettir ki insan kolay

kolay kavrayamaz önemini.

Gençken daha zordur buna vasıl

olmak. Ama öyle gençler vardır ki

ihtiyarlardan bilgedir, o başka. Geri

kalan bizler seneler geçtikçe anlarız

vazgeçebilmenin kıymetini. Hayat

öğretir bize. Hayat ve bir de

kronikleşmiş hatalarımız.

Kimilerimiz ise hiçbir zaman

öğrenemeyiz. Dersimizi almayız.

Dün nasıl isek yarın da aynen öyle.

Vazgeçmek bir zayıflık belirtisidir

zannediyoruz. Hatta bir nevi

korkaklık, adeta âcizlik. Halbuki tam

tersidir. Ancak kendine güvenen,

karakteri sağlam ve

komplekslerden arınmış insanlar

vazgeçmenin erdemine vâkıf

olabilirler. Şu hayatta yaşadığımız

sorunların çoğunu vaz-ge-çe-me-

di -ği-miz için yaşıyoruz aslında.

Israr ve inat ettiğimiz için.

Takıntılarımızd an dolayı. Takıntı ile

tutkuyu birbirine karıştırıyoruz

sürekli, oysa ne kadar farklılar.

Nasıl da zıt.

Seviyoruz diyelim, birini seviyoruz,

hem de ne çok, ne derin, ölesiye. O

kişi de aynı şekilde aşkımıza

karşılık veriyor diyelim. Ama sonra,

zamanla, tavsıyor muhabbet,

örseleniyor. Kazara delinmiş bir

balon gibi sürekli hava kaçırıyor,

küçülüyor. Giderek canlılığını

yitiren bir ateş gibi sönmeye yüz

tutuyor. Gün geliyor, sevdiğimiz

insan bizden ayrılmak istiyor.

İnanamıyoruz. Yıkılıyoruz.

Kalbimizin etrafında bir yumruk,

demirden zırh gibi sıkıyor, nefes

alınca bile canımız yanıyor.

Dayanamıyor, heyheyleniyoruz .

Kabullenemiyoru z. Israrla onu

elimizde tutmaya çalışıyoruz.

Sinirleniyor, öfkeleniyor, hatta sözlü

ya da fiziksel şiddete başvuruyoruz.

Gururumuza dokunuyor, nefsimize

ağır geliyor böyle terk edilmek.

İnsanız ne de olsa. Etten ve

kemikten ve billur bir kalpten

müteşekkil.”

elif şafak, kitap, şemspare, son

kitabı
"Mutsuz, sıkıntılı, kezzaplı bir hayatın içinde bile bazen öylesine ölümsüz bir ân vardır ki bütün bir hayatı o ânla geçirebilirsiniz.

Zamanın bize bağışladığı ânlar içinde en değersiz bulduğumuz an genelikle yaşadığımız ândır, kıymeti en az bilinen, bütün ânlar içinde en 'üvey' olan, kendimize en uzak tuttuğumuz an tam da avucumuzda bulunan o ândır.

Onun değerini anlamak için hayata tekrar tekrar bakıp, onu kendine benzer bir çok ânın arasından bulup çıkarmamız gerekir bazen.

Hayata bakın.

Belki de kıymetini bilmediğimiz bir hazine saklı bir köşesinde.
Belki de size verilecek olanın ne olduğunu, hayata iyi bakmadığınız için göremiyorsunuz."

- Ahmet ALTAN / İçimizde Bir Yer