"Kraliçenin Pireleri
-ya da yatakta felsefe-
Rene Descartes karışık saçlı,beyaz ve seyrek sakallı,iyice kızarmış ve yorgun gözleriyle uzaklara doğru boş boş bakan bir adam.Yüzündeki her bir çizgide şiddetli yaşam sorgulamalarının hikayesi gizli.Mutlak doğrulara ulaşmak adına nesnelerle,sözcüklerle giriştiği kıyasıya kavgadan yorgun düşen zayıf bir vücut.Her şeye rağmen karşısındakilere güven telkin eden,sıcak bir inandırıcılık hissettiren bir bilgi savaşçısı.Beynini kemiren,geceler boyu uykusuz bırakan şüphelere karşı olağanüstü bir çabayla kafa tutan bir düşünür.
...
Sahiden mantık aşkı sınırlar mı?Matematiksel düşüncenin en büyük filozofu Descartes'in hayatı boyunca hiç evlenmemiş olmasının nedeni de bu olabilir mi?Küçük yaşlardayken şaşı bir kıza ilgi duymasına rağmen,hiçbir zaman aşk gibi,haylaz,buyurgan,şehvetli bir duygunun avuçlarına düşmek istemedi.Bu yüzden aşıklar kenti Paris'te fazla kalamayıp,kaçıp Hollanda'ya yerleşti.
...
Bir yazısında 'burada kışın,insanların düşünceleri sular gibi donuyor' diyordu.
...
Acı,utanç ve hüzün vücudunun her zerresine sinmişti.Sırf bunun için kendini affetmeyecekti.
...
Kraliçe ,maskeli balolarda,felsefeye yaptığı katkılarından dolayı yalaka soyluların alkışlarını toplarken,Descartes'in payına,kendi yavrularını yiyen bir kedinin şaşkın hüznü düşüyordu.
...
Descartes'in son anlarında ağzından tek bir cümle döküldü:'Ey ruhum gidelim.'
...
Tarık Tufan"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.