18 Mayıs 2013 Cumartesi

Radi Fiş/Nazım'ın Çilesi



*"Tiyatro sanatının ilkel temeli,söz ve harekettir;yani aktörün kendisidir."




*"Bize,yaşamakta olduğumuz şu makul hayattan komik,tuzlu-biberli,fakat asabımızla fazla oynamayan resimcikler gösteriniz..."




*"Bugünkü anlamda dramı Türk Edebiyatı Nazım Hikmet'ten önce tanımıyordu."




*"Ölümbir ipte sallanan bir ölü.




Bu ölüme bir türlü




razı olmuyor gönlüm.




Fakat




emin ol ki sevgili;




zavallı bir çingenenin




kıllı, siyah bir örümceğe benzeyen eli




geçirecekse eğer




ipi boğazıma,




mavi gözlerimde korkuyu görmek için




boşuna bakacaklar




Nâzım'a!"




*"İtrafçı,kendi fikirlerinden başka bir düşünceyi reddeder.İtrafçılığın sebep olduğu kötülük,bilhassa şekil konusunda,ölçülemeyecek kadar fazladır.Kafiye ve ölçüsüz şiir yazılamayacağını iddia eden bir kimse kadar dar görüşlüdür.Şiir öyle de,böyle de yazılır."




*"Aklın ve bilincin,halk kitlelerinin sesi olmak istiyordu Nazım Hikmet."




*"Serbest kafiyeler,yeni kafiye prensipleri,alışılmamış genişlikte metaforlar,bir yandan işçi deyişleri,öte yandan aydın bir felsefe dili,bunlara karışan sokak dili,hapishanelere mahsus argo...Bütün bunları Türk şiirine Nazım Hikmet sokmuştur."




*"ve şehir.Ve Galata Kulesi (1514 yılında Bizanslılar zamanında şapkası uçmuştu.1967'de Türkler tarafından sünnet edildi),binalarını çevresine toplamış,yaklaşmakta olan bir fırtınaya rahatça göğüs germenin yollarını arıyor,görüşmeler yapıyor:kavminin başında,ve en önde,Cehennem kapısını çalmaya hazırlanan Firavun gibi"




*"hep alçak sesle konuşanbiri de vardı ki

kederini soylu kılmak için

yüreğindeki kurşun yarasına

aşktandır derdi"




*"Bir çocuksun sen.bedeviler gibi ezberindeki şiirlerle bulmak zorundasın çölde yitirdiğin yolu;*yeryüzü şenliğinin azımsanamaz bir parçasıdır yaktığın ateş,kıvrıldığın dönemeç,açtığın şemsiye,kucakladığın yaşlı ağaç;iyi çocuksun;tuhaf çocuksun;ağzını burnunu tıkasalar gözlerinle soluk alırsın;gözlerini bağlamaya kalksalar el ve ayak tırnaklarınla;kalsiyum ve kalker destekler seni,yeraltı suları destekler seni"




*"Nazım Hikmet'in adı yeni duyulmaya başladığı günlerde,Türk Edebiyatına yerleşmiş bir kanaat vardı:Şiiri nesirden ayıran,anlatmak üzere ele alınan şey,yani kabacası konudur.

Nazım Hikmet Türk nazmında o güne kadar görülmemiş konulara hakim olmasıyla,şiirin nesirden konu yönünden hiç bir zaman ayrılmadığını ispat etti."




*"En dirayetli bir hocanın dahi en fazla yapabildiği şey,öğrenciye kendi kendine seçeceği yolu göstermek olabilir."




*"Gizli faaliyetin ilk tecrübesi,ilk yenilmeler,apaçık ortaya koyuyordu ki ne hayatta,ne politikada,ne bilimde,ne de sanatta hazır cevaplar yoktur."





*"Bir insanın elinden hürriyetini almak...Daha korkunç bir ceza düşünülemez.Belki ancak ölüm olabilir daha korkuncu.Ölüm insanın elinden hayatı alıyorsa,hapis hayatının bir kısmını alıyor,hatta bazen en iyi kısmını.Hiç değilse Bursa Hapishanesi Müdürü Tahsin Bey böyle düşünürdü.O halde,zaten cezalandırılmış olan insanlara ne diye daha da eziyet edilsin;zaten hapishane hem vücudunu,hem de ruhunu sakatlıyor insanın.Hapishaneden çıkmak nasibiyse bir mahkumun,hiç değilse insan olarak çıksın."




*"Nazım onlara,bir insanın kafasındaki zindanın hapishanenin taş binasından çok daha korkunç olduğunu,rekabetin insanları ayırdığını,...anlatmaya çalıştı."




*"Nazım her birinden bir şey alarak kattı eserine.Tıpkı zamanın hepimizden ufacık birer çizgi alıp yüzyılın çehresini meydana getirmesi gibi..."




*"Hakikaten,yolcularını değişik değişik hayalleri ile,geçmişi ve geleceği ile,konuşmaları,hastalıkları,rüya,ümit ve düşünceleri ile,cesaretleri ve adilikleri ile,fedakarlık ve korkaklıkları ile götüren tren sadece bir tren midir?Yoksa bir trende yolcuların bir araya gelmesi gib,zaman mı çağdaşları böyle bir araya getirmektedir?"




*"Yeryüzünde 'alelade' insan yoktur.Churchill ne derse desin,her insan kendine göre gayetle karışıktır.Tıpkı bu dünya gibi."




*"İlmin kesinliğini ve çağrışımın serbestliğini birleştiren bir nazım şekli gerektiriyor bu eser."




*"Nazım dünyanın birliğini ve çeşitliliğini,insan mukadderatının haşmetini ve insan hayatının yüzyılın dokusuna bir iplik gibi örülen kısalığını anlatmak istiyordu."




*"Aç bir insan koyun gibidir."




*"Halbuki unutma salıncağında saklanmaktansa,elde etmesini başardığı kadar,bir de kaybetmesini bilseydi,yalnız büyük şair değil,çok muazzam bir şair olabilirdi!Üstat Yahya Kemal!"




*"Bir çok şairde hafıza kuvvetlidir,unutabilmek kabiliyeti ise pek azında bulunur."




*"Filiz vermek için çekirdeğin ölmesi gerek."




*"Hafıza en büyük yüklerden biridir."




*"Kendi kendine saygı...Belki hakikaten,bütün iş bundadır..."




*"Türkler her şeyden üstündür."




*"Ona hakikaten düşman değildi.Fakat o günlerde ona kızgındı."





*"Bütün çocukluğundan sadece bir iki sahne kaldı.Hatta bunların bile,kendi başından mı geçtiğini,yoksa sadece bir hikaye mi olduğunu hatırlamıyor."










*"Bir Tanrı olmak kolay,hayvan da olmak kolay.İnsan olmak zordur.Rus şairi Yevgeniy Vinokurov"







*"1951 senesinde Nazım Hikmet'in Sovyetler Birliği'ne gelmesinden bir kaç ay sonra,Moskovalı genç bir kadın gazeteci bir fırsatla ona hayretini bildirdi:Fikrine göre,Nazım Hikmet'in görüşü ve davranışı fazla ağırbaşlı değilmiş.Şair buna gücendi.

'Acaba beni herkes neden bir nevi kahraman görmek istiyor?Ben kusurlarımla,meziyetlerimle normal bir insanım.Siz,insanların bana olan sevgisinden bahsediyorsunuz ve diyorsunuz ki bu sevgi,ağır başlı olmamı icap ettirir;bence böyle bir sevgi insanların bana değil,bende görmek istedikleri kimseye,yani kendi hayallerine duydukları sevgidir.'"







*"...insanlık henüz kendi içine bakmaya vakit bulabilmişti."







*"Bir hikaye veya bir piyesi tasarladığı zaman,bunu konuştuğu herkese anlattığını,her anlatışında noksanı tamamladığını,değiştirdiğini,zenginleştirdiğini defalarca gördüm.Kendi kendini,dinleyicileri üzerinde düzeltiyordu.Yüksek sesle çalışmayı,yurtlarda,hapishanelerde,dost ve düşman arasında adet edinmişti.Bütün hayatı insanlar arasında geçti.Hikayesinin en son şekli,etrafındakilerin hafızasına,birdaha çıkmamak üzere yerleşiyordu.Nazım Hikmet'e ait ağızdan anlatılan bir çok hikaye,bir sanat eseri haline gelmeyip,hakkında yazılan kitaplara -bu meyanda benim de kitaplarıma- yerleşti,ve Nazım Hikmet hakkında bir efsane halini almakta ısrar edip durdu.Onu olduğu gibi değil,doğru dürüst bir romantizm normlarına uygun bir efsane kahramanının nasıl olması icap ediyorsa,öyle görmek istiyordu herkes.

Tabir caiz ise,bunun kabahati yaşadığımız zamanda idi."







*"Nazım Hikmet bütünlüğü ile gelecekte yaşıyordu.En büyük kudreti,kendi hayali idi."







*"Mavi gözlerinde,gülümsemesinde tertemiz,apaçık,çocuksu bir şey vardı."







*"Senin için şairane olan tek şey,seni kirlenmiş yeryüzünden uzaklaştıran şu yelkenindir.Niye bu,çamurun bir parçasını olsun yeniden sürmeğe yarayacak sapan olmasın?"







*"Çeyrek asır önce,o hakikaten sevginin tek başına şifa verdiğine inanıyordu.İnsanı yoksulluktan da,açlıktan da kurtarabileceğine...Ne kadar da eskidenmiş bu.Derler ki her koyun kendi bacağından asılır.O halde acaba her neslin her şeyi kendine kendine ve aynı yerden başlayarak mı yaşaması gerekiyor?..."




*Yaş kırk...Bütün bir hayat geçti.N'olacak sanki!Kötü mü geçti?Yooo,niye...?Fakat geçti ya,sen ona bak.Yaaa,Nazım Hikmet Ran!"





*"Sen ise hep oturuyor,hep oturuyorsun.Kuyunun dibindeki taşa benzedin."





*"O,bu insanların yüzlerini kendi yüzünden daha iyi tanıyor;hayatlarını taa doğumlarından bu yana,şu alacakaranlığın çökmesi ile,içinde şimdi neredeyse başlayacak eşsiz hasretin doğacağı ana kadar,ezbere biliyordu."





*"Oysa ki,Nazım Hikmet'in yeryüzünün bütün kıtalarında yaşayan binlerce insanla bağları vardı:dostluk,arkadaşlık,sanat bağları.Onların kaderleri hayatına karıştı.

Kendi hayatı ise,bütün bu insanların kaderlerinin ayrılmaz parçası olmuştu."




*"Bu kuvvete 'düşünen kalp' denilebilirdi.Fakat Nazım,bu kuvvete,insan göğsünde çarpan şuur diyordu.Bu,söz ile iş,kalp ile kafa arasında hiç bir ayrılığı kabul etmeyen bir kuvvetti."




*"Nazım oynamayı sever,fakat yenilmeyi hiç sevmezdi."




*"Nun Ha,Moskova senelerinde Nazım'ın takma adıdır.Arapça okunuşu ve yazılışı ile adının ilk harfleri idi bu harfler ve o senelerde Türkiye'de henüz Latin alfabesi yürürlükte değildi."




*"Mevsim bahara yakın.Hava lodos.
Nasıl şiddetli
nasıl sıcak esiyor...

Biz altı yüz adet
kadınsız erkeğiz.
Alınmış elimizden
doğurtmak imkanımız.
En müthiş kudretim yasak bana:
yeni bir hayat aşılamak,
bereketli bir rahimde yenmek ölümü,
yaratmak seninle beraber:
sevgilim,yasak bana etine dokunmak senin...

Mevsim bahara yakın.
Fırtına.
Lodos.
Nasıl şiddetli
nasıl sıcak esiyor...

Bir yerlerde bir cam kırıldı yine
-bu gece bu üçüncüsü-.
Hani boş koğuşun kapısı açık kalmış,
küüüt,küt,
nasıl çarpıyor..."
Nazım Hikmet Ran


*"Cinsiyetsiz şiir,cinsiyetsiz sanat olmaz."


*"Hatıralar,elde edilen şeylerin saklanması ise çok defa ayak bağı oluyor."


*"Delikanlıda şüphesiz istidat vardı.Fakat şiirleri...'Yalnız hayal rüzgarının şişirdiği yelkenler insanların güzel oldukları ülkeye götürüyor.Yalnız aşkta şifa bulursun...'Tanrım,bu ne biçim şiir!On dört yaşında iken kendisi hemen hemen buna yakın yazabiliyordu."


*"Kumaşının değerini anlamak için,dokumacı bütün topa bakmaz,ufak bir kenarı yoklasa yeter."


*"Ranzaya uzandı.Hayır,ne denilirse densin,yaşamak gerek.Hayat bir borç haline gelse bile.Sanki birisine verilmiş sözü varmış da,onu tutuyormuş gibi.Hafif daldı."


*"Dünyadan,memleketinden,insandanumudun kesik değil diye
ipe çekilmeyip de
atılırsan içeriye,
yatarsan on yıl,on beş yıl
daha da yatacağından başka,
'sallansaydım ipin ucunda
bir bayrak gibi keşke'
demiyeceksin
Yaşamakta ayak direyeceksin.
Belki bahtiyarlık değildir artık,
boynumun borcudur fakat,
düşmana inat
bir gün fazla yaşamak."
N.H.R


*"İlk mahpusluğu henüz on beş yaşındaydı.Şimdi ise kırk yaşında!Sağ olun,Nazım Paşa,Celile Hanım,Hikmet Bey!İnsanı;kalbinde yaşayan akıl ve idrak seslerini dinlemeğe alıştırdığınız için,teşekkürler!İnsanı ileride bekleyen şeylere tahammül etmeğe yetecek kuvveti vererek,hayat yoluna çıkardığınız için,sağ olun!"


*"Hikmet Bey,İhtiyar Paşa'nın sık sık tekrar etmeyi sevdiği sözleri hatırlamıştı:'Bir çocuk evin misafiridir.Ona hükmetmek değil,onu sevmek ve saymak lazım!'"


*"Nazım'ı o çağda tanımış olanlar,sonradan hep o fırtınalı neşesini,nikbinliğini hatırlayacaklardır.Bu neşenin arkasında gizlenen anlaşılmaz hüznünü de ..."


*"Dünyayı olduğu gibi aksettirmek değil,resimle gösterirken,değişmesin yardım etmek.Nazım'ın sanattan beklediği bu idi."


*"-...tabiatı kopya etmek yetmez.Yaptığımız resimlere kendi hayatlarımızdan da bir şeyler katmalıyız."


*"Sen güzelliğe kapılıp,güzelliği kopya ediyorsun,halbuki resim canlı olan bir şeyin kopyası olmamalıdır."


*"-Annuşka,Annuşka...Hiç bir zaman,hiç bir kadını,seni sevdiğim kadar sevmedim,sevmeyeceğim...Nazım başka kadınları da sevecek.Fakat o zaman yirmi altı yaşında iken yalan söylememişti:Bir kadın sevildiği kadar,başka bir kadın sevilebilir mi?"


*"Oysa ki kafalarının içi hep aynı kıyma makinesinden çıkmış içle dolu idi."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.