5 Mayıs 2014 Pazartesi

Kadın ruhuyla erkek teniyle seviyor.
Haydar Dümen
"Ve ne yazık ki hala ağız dolusu susuyorum sana."
Kanaltürk/Sade Kahve

diyen bir adam

"Hem ekmeğim dursun hem karnım tok olsun."
Kanaltürk/sade kahve

hiçlik bilinci (TheGodJr)



Bir insanı son kez gördüğünü biliyor olmaktan, daha kötü bir şey varsa, o da son kez sarıldığının farkında olmaktır.

Geçerken, beni zamana bırakın.

Basit duyguların, karmaşık anlatımları vardır.Hissettiğin en kolay duyguyu anlatırken, ne söylesen eksik kalacak hissi, bundandır.

"Dostum; güneşe bak, toprağa bak, suya bak, buluta bak. Fakat, arkana bakma. Kimin geldiği önemli değil. Kimin gelmediği de" -H.Cibran-

"En çok, onunla olan sohbetlerimizi özlüyorum" dedi. "Ne konuşurdunuz genelde" dedim. "Bilmem, ben o sırada onu seyretmeyi severdim" dedi.

Sürekli her istediğini yaptığın birinin, tek bir isteğini yapmazsan, onun aklında yapmadığınla kalırsın. Alışkanlık, algıyı yanıltır.

Olmazsa olmazlarım, olmayınca da oluyormuş.

Her şey netken görmek işimize gelmez. Çünkü en fazla güvendiğin kişiye olan inancının kırılması, artık kimseye inanmamana neden olur.

Onca çabalamadan sonra, hiçbir şeyi kontrol altına alamayacağını fark ettiysen, artık rahatça boş verebilirsin.

Senden değerli değil; ama bu kırabileceğin anlamına gelmiyor.

"Yaşamak bir gün uyanmaktır. Bir gün birdenbire yalnız kalmaktır. Yaşamak alışmalardan sonra, alıştığın her şeyle savaşmaktır."

Kendimi hissetmiyorum.

"Bundan daha kötüsü olamaz" diyorsun. Ondan, hep daha kötüsü oluyor; ama bu duruma alıştığın için, artık tepki vermemeye başlıyorsun.

Geçmişini değil, o zamanlar hissettiğin güzel duyguları, bir daha hissedememe korkusu yaşıyorsun. Bu insanları özlemene neden oluyor.

Beklediğin bir şeyi elde etmek zaten heyecanlı değil. Güzel olan beklentin dışında, birdenbire olan şeyler.

Zamanla her şey geçer elbette. Sadece o süre zarfında, zamanı geçirebilmeyi başarmalısın.

"Mutluymuşuz o zamanlar; ama mutlu olduğumuzun farkında degilmişiz, tüm mutlular gibi" demişti, Aziz Nesin.

Kendime geldiğimde, her şey bitmiş oluyor. Her şey bittiğinde, kendine gelmenin manası kalmıyor.

"İçimdeki şarkı bitti."

Kendini kötü ve oraya ait hissetmediğin bir yerde, şartların ve elindekilerin ne kadar iyi olduğunun da bir önemi kalmıyor.

Yollarınız tamamen ayrılmadan, bir insanı tam olarak tanımış sayılmıyorsunuz.

Yük ağır değil de, biz artık çok yorulduk.

Tüm istekleriniz sizin olsun. Bana sevdiğim insanlarla aynı anda ölebilme lüksünü verin yeter.

Ne çok dün var aklımda, üstünden yıllar geçmis oysa.

En son ne zaman güzel bir şey olduğunu gerçekten hatırlamıyorum.

Yaşamak istemediğin bir şeyin korkusu, onu yaşadığın andaki korkudan hep daha büyük.

Daha çok kırılmamak için, daha sert olmaya çalışıyoruz. Daha sert oldukça, daha sağlam kırılıyoruz.

Zor bir süreci atlattıktan sonra, geçirdiğin o sürecin verdiği "ya her şey rüyaysa" tedirginliği. Uyanınca başa dönme korkusu.

Her geçen gün azalıyor; ama asla bitmiyor.

Şimdi her şeye bir gün daha yakınız.

Birinin nasıl bir insan olduğunu anlamak istiyorsan, ona güç verip, o gücü nasıl yönettiğini izlemek yeterli.

"Hiç yaşamamışız gibi olacak sonunda. Ben kendi yoluma gideceğim, güneş kendi yoluna.

Biz neden her şeyde kaybediyoruz lan? Biz neden hile yapamıyoruz? Öyle ya da böyle, biz ne zaman kazanacağız?

Olduğun yer ne kadar iyi olursa olsun, olmak istediğin yer orası degilse, hep mutsuz oluyorsun.

Tam şu an bir şey olsa mesela; ama öylesine bir şey.

Kendimi en son ne zaman huzurlu, güvende, rahat ve mutlu hissettiğimi hatırlamıyorum. Bu kendimi uzun zamandır kandırmadığımı gösteriyor.

Elbette her şey, bir gün çok güzel olacak. Sadece sen göremeyeceksin.

Huzurlu ve güzel bir şey yaşarken hep aynı tedirginlik: "Ya bunların hepsi rüyaysa." Mutluluğumuz bile paranoyaklaştı.

Bir şeyi yaşamış olmanın pişmanlığı zamanla geçiyor; ama yaşamamış olmanın pişmanlığı hep kalıyor.

Kafamdaki filler seni sordular. "O artık buralara uğramaz" dedim.

soner denge (darkbatery)



Bazen başını alıp gitmek yerine, üstüne basa basa "hiçbir yere gitmiyorum" diyebilmek gerekiyor.

Bazen her şeye ve herkese inat, seviyorum diyebilmek gerekiyor..

İnsan her şeyi unutuyor da soru işaretleri birer kanca gibi, aklına saplanıp kalıyor.

Bana eşlik edemeyeceksen, yalnızlığımı elimden alma.

Bana sarıldığın gibi başkasına da sarıldığını düşününce, o kadar da vazgeçilmez olmuyorsun.

Yalnız olmanın verdiği acı, hayal kırıklığına uğramanın verdiği acıdan her zaman daha iyidir.

Beni sevmen yetmiyor, sahip çıkman lazım.

İnsanlar ikiye ayrılır; hatalarıyla yüzleşenler, hatalarıyla yüzsüzleşenler.

Bazen karşındaki insan için üzülmeye değmeyeceğini bilirsin ama bunu hiçbir zaman kabullenemezsin.

Bir ilişki bittiğinde, önce oturup neden bittiğini düşünmek gerekiyor. Gidip orada burada dedikodusunu yapmak değil.

Aslında sorun sana yalan söylemesi değil, söylediği her yalana inanacak kadar saf olmandı.

Özlemek kötü, özletmeyin.

Konuşmadan da dertleşebilmek gerekiyor bazen..

Bugün de dünden farksız; hala yoksun.

Kafanı her yastığa koyduğunda aklına geliyorsa, ya kimsede görmediğin mutluluğu tattırmış ya da çok derin yaralar bırakmıştır.

Bazen karşındakini onarman için kendinden parçalar sökmelisin.

Susuyorsa kırgınlık, bağırıyorsa bıkkınlıktır.

Yanlış insanlar üzerine hayal kurmaya devam ettiğin sürece, doğru bir hayat yaşayamazsın.

Bazen geri çekilip izlemen gerekir herkesi. Yakın gözünü o kadar köreltmiştir ki ancak uzaklaşınca anlarsın olan biteni.

Yıkıldığında altında ezilmeyeceği hayaller kurmalı insan.

Her ne kadar unuttuğunu düşünsen de aklına gelebilmesi için bir kaç melodi ve sözün yeterli olduğu anlar vardır.

Ne kadar az görürsen, o kadar çabuk unutursun.

Yolun nereye varacağını bilmeden gitmek, gitmelerin en güzeli oluyor

Fazla düşünmek, insanı kangren ediyor. Sonunda tedavini yine kendin yapıyor ve hislerinden kesiyorsun.

Birlikte yürümek istediğim insanlar var. Gidilen yerin o kadar da mühim olmadığı.

Vaktimizi öldüren insanlara inatla daha çok vakit ayırıyor sonra da mutsuzluğu sorguluyoruz.

Gidilecek bir yer olduğunu düşünüp gidenler; dönecek bir yerinin de kalmadığını bilmeli.

Sen onun için gecelerini uykusuz geçirirken o muhtemelen uyuyor olacaktır.

Aklıma gelmediğinde, nereye gittiğin o kadar da mühim değil.

Açık olmak gerekirse; özlüyorum.

Genelde canını yakan kişi, aynı zamanda acını dindirecek tek kişi oluyor.

O rehberinden sildiğin numarayı aklından da silebildiğin vakit, unutmak adına çok büyük yollar kat etmiş olacaksın.

Mantıklı düşünüp, mantıksız seviyorum.

İnanın bir insanı sebepsiz yere kaybetmekten daha kötüsü yok.

Bazı insanlar çocukken oynadığımız; çekip bıraktığımız o araba gibidir. Ne kadar çok kendine çekersen, bıraktığında o kadar uzağa gider.

aslında umursamıyor değil kaybetme korkusundan, kazanmaya çalışmadığım anlar oluyor, hepsi bu.

aslında parfüm icat edildiği gün zaman makinesi de bulunmuş oldu. bir kokunun insanı yıllar öncesine götürmesinin başka bi açıklaması olamaz

Sabah onun için uyanmana sebep olan insanlar varsa hayatında, geceleri seni uyutmayanı o kadar da takma kafana.

İnsanlara güvenip hayal kırıklığına uğramaktansa, güvenmeyip yanılmadığımı görmek daha keyifli.

21 aralıktan ziyade en büyük kıyamet, yalnız olduğunda kopuyor...

Sen onun için durursun, o sensiz devam eder.

Yıllar sonra bulmuş olduğun bir fotoğraf, yüzünde ufak bir gülümseme yaratıyorsa, yaşattıkları için o kişiye minnettar olmalısın.

Eğer sarılmayacaksan sevmenin bir anlamı yok.

Unutmak bir omur sürer, hatırlamak bir saniye.

Bir kişiye sizi üzme hakkını bir defa verdiyseniz, ondan sonra durmaksızın sizi üzmeye devam edecektir.

Eğer geride bir parçan kalıyorsa, onun adı gitmek olmuyor.

Bir kişinin sizi üzebilmesi için, ona hak ettiğinden fazla değer veriyor olmanız yeterli. O üzecek bahaneyi bir şekilde bulacaktır.

Mantığıma ters düşen her şeyi, kalbim yapmak için can atıyor.

Geçici hevesler uğruna kalıcı hatalar yapıyoruz. Adına da aşk diyoruz.

Sevemediğin için değil, artık sevmek istemediğin için yalnız olduğun anlar vardır.

Senin için kılını bile kıpırdatmayan insan için elinden gelen her şeyi yapıyorsan. Ya aşıksın ya da sıkı malsın.

Unutmak için uyursan, hatırlayarak uyanırsın.

Üzülen sen olduktan sonra haklı olmanın bir önemi kalmıyor.

Sana sahip çıkmayan insana ait kalmanın bir anlamı olmuyor.

Döndüğü zaman aynı yerde olacağını bilmesi, canını yakması için eline verdiğin en büyük koz olacaktır.

''Yanımda kal, seni çok özledim.'' diyemediğimizden ''hoşçakal'' dediğimiz anlar vardır.

Kime güveneceğini bilmediğinden, yalnız kaldığın anlar vardır.

Özleyince, agresif oluyorum. En ufak şeyden sorun çıkarıp, sonra daha da çok özlemek zorunda kalıyorum.

Nefret edilecek bir yanın olsa, inan onu da severdim.

Ne zaman son bir şans versem, verdiğim o son şansın aslında ne kadar gereksiz olduğunu bir kez daha anlıyorum.

Sonunda üzüleceğini bildiğinden, inanıyormuş gibi yaptığın anlar vardır.

Bir gün kendini iyi hissettiren ile doğru kişi arasında seçim yapmak zorunda kalırsan, geçmiş olsun. Kararın ne olursa olsun, üzüleceksin.

Hayatlarında iz bıraktığınıza inandığınız kişilerin bir kısmı sizi unutacaktır. Diğer kısmı ise sizi unuttuğunu dahi hatırlamayacaktır.

Bir kişiyi hem sevgili hem de en iyi dostunuz olarak görürseniz, şüphesiz ki kaybettiğinizde üzüntünüz çok daha büyük olacaktır.

Bazı şeylerin gerçekleşmesini o kadar uzun süre bekliyorum ki, zamanla beklediğimi bile unutuyorum. Belki de gerçekleşmiştir. Bilemiyorum.

Gözünde büyüttüklerini, içinde öldüremiyor insan.

Kötü alışkanlıklar öyle kolay bırakılmıyor. O yüzden aşk acısı diye bir şey var.

Tanrı onu yaratırken, sanki benim fikrimi de almıştı.

yazanadam (yaşaral)

Sonra yüzümüzü aynaya döndüğümüzde '' kendime bu kadar haksızlığı neden yaptım '' dedirtmemeli insan kendine.

Gözlerinde yaşayamadığım mevsimler var... Hadi bir gül.

Çünkü sen gülersen; dünya yaşadığımı hissettiğim bir yer olur.

Kendimde sana rastladığım her ne varsa, yüz çeviremedim.

Bana iyi geleceğini bile bile gelmiyorsun.

Unutulduğun yerden devam etmek zorundasın ve en zoru da bu.

Gitme diyemedim... Gel demek de düşmedi bana.
Sustuğum yerlerden öpersen konuşurum belki.

Seni sevmenin bir sonu yok galiba.
Gitmeliydim...Çünkü kalbini kıracak cümleler söyleyebilirdim.
Beni yeterince tanıdığını sanıyorsun, oysa tanıman gerektiği kadarını biliyorsun.

Ruhum hayat denilen bir illetin pençesinde... Kaçsam kaçılmaz, yaşamaya çalışsam olmuyor işte.

Nefret etmek için yüzlerce neden varken, hala seviyor olmak ne kadar ilginç.

Onun nefes aldığı şehirde olmak nefesini keser... Ölüyormuş gibi olursun ama en kötüsü de ölemezsin.

Sonra yine kaldım tek başıma... Bir yalnızlığımı, bir de nedeni olan seni düşündüm.
Nasıl da vazgeçtin bizden... Belki de en iyisi buydu. Belki de bize bir iyilik yaptın, sağ ol belki de sen.

Seni en çok sabaha yakın seviyorum. Kaçan uykularımın, gözlerimi inatla kapatmaya çalıştığı gibi.

Hiçbir şey olmamış gibi yapmaya çalıştığım bir gün daha sona erdi.
Yerden göğe kadar seviyordum... Sonra iki mesafe arası ahtım oldu.

Kendimi bilmem ama, acıyan yanlarım sana hakkını helal etmez.

İçimde hissettiğim kırgın bir acı var... Sarılsan da geçmeyecek olan, yada gelsen de bitmeyecek olanından.

Aranıza zaman girdikten sonra heyecan bitiyor ve eskisi gibi isteseniz de sevemiyorsunuz.
Şu hayatta beni dünyanın en mutlu insanı edip, en mutsuz insanı haline çevirdin...Bu senin başarın.

Kulağımda binlerce sesin rahatsızlığı varken, senin sesinde mutluluğu aradım ben.

Sevdiğin insana sarılabildiğin kadar seviyorsun diğerlerini.

Açtığın yaraya senden başka kim dokunduysa acıdı.
Saçlarında bir bahar vardı, yağmurunda ıslanmak istediğim...
Öyle bir uyumak istiyorum ki, senin olduğun bir sabaha günaydın diyene kadar hiç kalkmayacaksına.
Aşağı doğru düşerken, yere çakılmamak için edilen bir dua gibiydi bazı şeyler.

Sonra gidişi geldi aklıma; geldiğim bu dünyaya gelmek istemeyişim geldi.

Huzursuzluğumun nedeni; huzurum olman...Ve yoksun.

Sen bekledin mi bilmiyorum ama, ben sana yazdığım o mektubu hiç atamadım.

Tanıdığımı sandım... Sonra bir yabancıyla karşılaşınca, kendinden utandım.

Huzurum ol istedim, sen kaçıranı oldun.

Gelip ve geçmediğin bir hevessin sen.

Bana gülüşünün kenarında bir hüzünlük yer ayırsaydın; ben orada kıvrılıp bir ömür yaşardım elena.

İstemediğim şeyler olmasın... İstediklerimden vazgeçtim zaten olmuyor.

Sonra gel bul beni...Sana en çok ihtiyacım olduğu anlarda.

Senin yanında bahçeli küçük bir ev var...Ben hep orada özler ve beklerim seni.

Herkesi çok sevecek kadar umursamaz biri değilim.

Dünyaya sadece üzülmek için gelmiş olduğumuzu düşünürken; sen güldün bana.

Huzur denilen hissi, bir ömür arar dururuz işte.

Bir tutam ışık var gözlerinde...Baktığımda aydınlanıyor dünyam.

Sonra bir gökyüzü kalır ikinize...Paylaştığınız tek şey bu olur.

Ölmem için dua et...Çünkü ben yaşadıkça, olduğum yerlerde sana yer yok.
Yaptıklarına göz yumduğun için sende suçlusun onun kadar en az...

Biraz sessizlik ve biraz huzur tek ihtiyacımız olan...

Kendimi kandırmakta usta bir sahtekarım.

Bütün olmazları oldurdun... Bak şimdi yokuz.

Ben dostumu yanımdayken değil,uzağımdayken tanırım.

Sen istediğin kişi gibi olmaya çalış, ben senin kim olduğunu biliyorum.

Ve menfaat bittiğinde, yanımda olacak insanları ayırt etmeyi öğrenecek kadar büyüdüm.

Sonra dokunmak istediğin ve asla dokunamayacağın yaşanmışlıklar yada yaşayamadıkların kalır...Merhaba çocuk.!!

Daha uzun süre sevmem için tanışmadığım insanlar var.
Yanında bir yer var, huzur dolu orası.

Bir yığın insan var burada...Yine aklımdasın.

Her şarkı sarılıyor benim yerime sana...Biliyorsun.

Kendimden saklanacak yeri bulamadım ki, sevmeyeyim seni.

Ve eksik kaldığın yeri hiç kimse tamamlayamaz ondan başka.

Her yanım sarhoşken sana, beni ayıltmak başka hiç kimseye düşmez.

Ne de güzel kavuşamadık seninle öyle...Çok kusursuz bir bekleyişti.

Burası nasıl bir çöplük anne..? Tanıdığımı sandığım insanlarla tekrar tekrar tanışıyorum.

Şüphe; bütün hisleri rüzgarına alıp yok eder.

Yanında çocuk olarak kaldıkların gittiğinde, büyüyorsun işte.

Sen yine de her özlediğimde, sarılabileceğim ol karşımda.

Benden gitmeyen bir yalnızlık var...Gelmeni bekleyen.

Kime uyandığının dışında, sabahlar hep aynı.

Ben ettiğim küfürler için suçluyum...Sen o küfürleri bana ettirdiğin için.

O son mutluluk hakkımı; seni tanıdığım ilk gün kaybetmiştim.

Yokluğunun neresinden tutsam, içimde ince bir sızı kalıyor.

Beklemek ne uzun şey...Ömrüm tükendi, o tükenmedi.

Her şey geçer ve herkes gider...Geriye hatıralar kalır sadece.

Bir çocuğun yaşama sevinci gibi başlıyor, hüzün dolu bir anı haline dönüşerek bitiyordu her şey.
Az sonra noktayı koyacağım yazdıklarıma; Sanma ki sana dair cümlelerim bitecek, gelmediğin müddetçe harflerim de yaşatacağım seni.

Hiç gitmeyeceğini düşünerek seversin, hiç gelmeyeceğini bilerek beklemeye devam edersin sonunda.

Senden başka hiç kimseye yakışmayan, bir sürü hayalim var benim.

Hüzünlerimi bir valize sığdırıp, geri dönüşü olmayan bir yolculuğa çıkarmak istiyorum.

İkimizde tercihlerimizde özgürdük... Ben beklemeye devam ettim, o gelmemeye.

Karşılaştığın her insanda, hayal ettiğin kişiyi arar durursun işte.

Harfleri ellerim zannet...Okudukça sana dokunduğumu hisset.

Karanlığı seviyorum, oysa aydınlığı herkes sever. Sen yine de el ver bana korkuyorum...Sahi, kahvem az şekerli olsun.

Bazen yanlışlıkla mutlu oluyorum...Farkına vardığımda geçiyor.

Boğazımda düğüm keyfi.

Herkesin kendini anlatmaya çalıştığı bu dünya da, anlaşılmak ne kadar çok zor.

Git dediğinde giden değil, kalan seviyor seni.

Hepimizin içinde, dolmasını beklediğimiz bir boşluk var.

Aramız açılırsa, aramıza girerler...Sıkı sıkı sarıl bana.

Ben abartmıyorum, sen az önemsiyorsun.

Bazı şeyler vardır ki, düşünmeye başladığın zaman; bedeninden ayrı yaşamaya başlarsın.

Beni söylediklerimle anlamaya çalışıyorsun.Ben söylemeyediklerimde gizliyim anlamıyorsun.

Ve o gün, hep bugün olarak kalacak aklımda..

İçimdeki hüzünleri göremedikten sonra yüzümdeki gülümseme nedenim olamazsın.

mert caner

Çünkü; mutsuzluk yazılmaya değer.

Hatırlamak istediklerimiz ve istemediklerimizin tümü gecededir....

Geri gelmeyeceğini bile bile.. İşte budur özlem! Varlığına dair, dokunulası tüm hissiyat acısı, belki bir sigara.

hala küfürler ettiğim bir geçmişin altında eziliyorum.

Konuşulanlar, yaşanacakların yalanıdır.

Kafam güzel,kuşlar uçuyor Bırak beni Süreya

Sana o kadar çok ağladım ki, ince bir hüzündür artık sesim...

4 Mayıs 2014 Pazar



ÖZLEDİM SENİ.. - CAN YÜCEL




özledim seni...
ayrılık yüreğimi uyuşturuyor karıncalandırıyor nicedir.
beynimi uyuşturuyor özlemin...
çok sık birlikte olmasak bile
benimle olduğunu bilmenin
bunca zamandır içimi ısıttığını
yeni yeni anlıyorum
Yokluğun,
Hatırladıkça yüreğime saplanan bir sizi olmaktan çıkıp
mütemadiyen bir boşluğa
Sabahları seni okşayarak başlamaları
aksamları her isi bir kenara koyup
seninle baş başa konuşmaları özlüyorum;
oynaşmalarımızı,
yürüyüşlerimizi,
sevimli haşarılığını,
çocuksu küskünlüğünü...
Nasılda serttin başkalarına karşı
beni savunurken;
ve ne kadar yumuşak
bir çift kısık gözle kendini
ellerimin okşayışına bırakırken
Gitmeni asla istemediğim halde
buna mecbur olduğunu görmek
ve sana bunları söylemeden
'git artık' demek
'beni ne kadar çabuk unutursan, o kadar çabuk
kavuşacaksın mutluluğa'
demek sana nede zor
seni görmemek ve belki yıllar sonra
karsılaştığımızda
bana bir yabancı gibi bakmanı istemek senden...
yeni bir sevdayı yasakladığım kalbime söz geçirmek....

Yakınlık başka bir boyuttur. Diğerinin senin içine girmesine izin vermektir, seni senin gördüğün gibi görmesine izin vermek; diğerinin seni senin içinden görmesine izin vermek, bir insanı varlığının en derin noktasına davet etmek. Modern dünyada yakınlık giderek kayboluyor. Sevgililer bile yakın değil. Dostluk sadece bir kelime artık, giderek kayboluyor. Neden? Çünkü paylaşacak bir şey yok. İçindeki yoksulluğu kim göstermek ister? İnsanlar rol yapma derdinde: "Ben varlıklıyım, ben oraya ulaştım, ne yaptığımı biliyorum, nereye gittiğimi biliyorum."
Eğer sen yakın olmaya hazırsan, karşındakinin yakın olmasına da yol açabilirsin. Senin açıklığın, onun açık olmasını kolaylaştırır. Senin içtenliğin, onun içtenliğine, masumluğuna, güvenine, sevgisine, açıklığına izin verir.
Sen olmasan, bu evrenin şiirinde, güzelliğinde bir şeyler eksik kalır. Bir şarkı, bir nota eksik kalır, bir boşluk olur; hiç kimse sana bunu söylemedi...OSHO
Ben kadınların gerçekten bir kadın olmasını isterdim çünkü bu büyük oranda kendilerine bağlıdır. Kadın erkekten çok daha önemlidir. Çünkü o rahminde hem erkeği hem kadını taşır. O kıza ve oğlana, her ikisine de annelik eder; her ikisini de besler. Eğer o zehirliyse, o zaman sütü zehirlidir, o zaman çocukları yetiştirme tarzı zehirlidir.
Erkekle yarışıyorsun ve yarışmana gerek yok; sen zaten üstünsün. Şiir yazmaya gerek yok, şiir sensin. Sevgin senin müziğindir. Sevgilinle birlikte çarpan kalbin senin dansındır! OSHO

3 Mayıs 2014 Cumartesi

Hâyâl, şeftali yanaklı bir genç kız. Bir su perisi kadar cazibeli, bir su perisi gibi aldatıcı. Kucaklamaya kalksan, kHâyâl, şeftali yanaklı bir genç kız. Bir su perisi kadar cazibeli, bir su perisi gibi aldatıcı. Kucaklamaya kalksan, kayar gider ellerinden. Tutamazsın.
Hakikat ise beli bükülmüş, dişleri dökülmüş, kamburu çıkmış bir acuze. Kolay kolay suratına bakamazsın."
-Elif ŞAFAK / Siyah Sütayar gider ellerinden. Tutamazsın.

Hakikat ise beli bükülmüş, dişleri dökülmüş, kamburu çıkmış bir acuze. Kolay kolay suratına bakamazsın."
-Elif ŞAFAK / Siyah Süt

kendi yazılarım

http://brcnrkrmn.blogspot.com.tr/