5 Mayıs 2014 Pazartesi

hiçlik bilinci (TheGodJr)



Bir insanı son kez gördüğünü biliyor olmaktan, daha kötü bir şey varsa, o da son kez sarıldığının farkında olmaktır.

Geçerken, beni zamana bırakın.

Basit duyguların, karmaşık anlatımları vardır.Hissettiğin en kolay duyguyu anlatırken, ne söylesen eksik kalacak hissi, bundandır.

"Dostum; güneşe bak, toprağa bak, suya bak, buluta bak. Fakat, arkana bakma. Kimin geldiği önemli değil. Kimin gelmediği de" -H.Cibran-

"En çok, onunla olan sohbetlerimizi özlüyorum" dedi. "Ne konuşurdunuz genelde" dedim. "Bilmem, ben o sırada onu seyretmeyi severdim" dedi.

Sürekli her istediğini yaptığın birinin, tek bir isteğini yapmazsan, onun aklında yapmadığınla kalırsın. Alışkanlık, algıyı yanıltır.

Olmazsa olmazlarım, olmayınca da oluyormuş.

Her şey netken görmek işimize gelmez. Çünkü en fazla güvendiğin kişiye olan inancının kırılması, artık kimseye inanmamana neden olur.

Onca çabalamadan sonra, hiçbir şeyi kontrol altına alamayacağını fark ettiysen, artık rahatça boş verebilirsin.

Senden değerli değil; ama bu kırabileceğin anlamına gelmiyor.

"Yaşamak bir gün uyanmaktır. Bir gün birdenbire yalnız kalmaktır. Yaşamak alışmalardan sonra, alıştığın her şeyle savaşmaktır."

Kendimi hissetmiyorum.

"Bundan daha kötüsü olamaz" diyorsun. Ondan, hep daha kötüsü oluyor; ama bu duruma alıştığın için, artık tepki vermemeye başlıyorsun.

Geçmişini değil, o zamanlar hissettiğin güzel duyguları, bir daha hissedememe korkusu yaşıyorsun. Bu insanları özlemene neden oluyor.

Beklediğin bir şeyi elde etmek zaten heyecanlı değil. Güzel olan beklentin dışında, birdenbire olan şeyler.

Zamanla her şey geçer elbette. Sadece o süre zarfında, zamanı geçirebilmeyi başarmalısın.

"Mutluymuşuz o zamanlar; ama mutlu olduğumuzun farkında degilmişiz, tüm mutlular gibi" demişti, Aziz Nesin.

Kendime geldiğimde, her şey bitmiş oluyor. Her şey bittiğinde, kendine gelmenin manası kalmıyor.

"İçimdeki şarkı bitti."

Kendini kötü ve oraya ait hissetmediğin bir yerde, şartların ve elindekilerin ne kadar iyi olduğunun da bir önemi kalmıyor.

Yollarınız tamamen ayrılmadan, bir insanı tam olarak tanımış sayılmıyorsunuz.

Yük ağır değil de, biz artık çok yorulduk.

Tüm istekleriniz sizin olsun. Bana sevdiğim insanlarla aynı anda ölebilme lüksünü verin yeter.

Ne çok dün var aklımda, üstünden yıllar geçmis oysa.

En son ne zaman güzel bir şey olduğunu gerçekten hatırlamıyorum.

Yaşamak istemediğin bir şeyin korkusu, onu yaşadığın andaki korkudan hep daha büyük.

Daha çok kırılmamak için, daha sert olmaya çalışıyoruz. Daha sert oldukça, daha sağlam kırılıyoruz.

Zor bir süreci atlattıktan sonra, geçirdiğin o sürecin verdiği "ya her şey rüyaysa" tedirginliği. Uyanınca başa dönme korkusu.

Her geçen gün azalıyor; ama asla bitmiyor.

Şimdi her şeye bir gün daha yakınız.

Birinin nasıl bir insan olduğunu anlamak istiyorsan, ona güç verip, o gücü nasıl yönettiğini izlemek yeterli.

"Hiç yaşamamışız gibi olacak sonunda. Ben kendi yoluma gideceğim, güneş kendi yoluna.

Biz neden her şeyde kaybediyoruz lan? Biz neden hile yapamıyoruz? Öyle ya da böyle, biz ne zaman kazanacağız?

Olduğun yer ne kadar iyi olursa olsun, olmak istediğin yer orası degilse, hep mutsuz oluyorsun.

Tam şu an bir şey olsa mesela; ama öylesine bir şey.

Kendimi en son ne zaman huzurlu, güvende, rahat ve mutlu hissettiğimi hatırlamıyorum. Bu kendimi uzun zamandır kandırmadığımı gösteriyor.

Elbette her şey, bir gün çok güzel olacak. Sadece sen göremeyeceksin.

Huzurlu ve güzel bir şey yaşarken hep aynı tedirginlik: "Ya bunların hepsi rüyaysa." Mutluluğumuz bile paranoyaklaştı.

Bir şeyi yaşamış olmanın pişmanlığı zamanla geçiyor; ama yaşamamış olmanın pişmanlığı hep kalıyor.

Kafamdaki filler seni sordular. "O artık buralara uğramaz" dedim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.