28 Şubat 2013 Perşembe

*"Ne güzel şarkılar var.. Şimdi çok uzak zamanların, çok uzak toprakların, çok geniş caddelerin yakınıdaki büyük beyaz tavanlı odada çok güzel şarkılar var. Henüz yüksek ağaçlar yapraksız. Eksi on dereceye varan soğuk günlerde kıpkırmızı bir kış güneşi parlıyor. Erkenden çıktığım sabahlarda, biraz ötemdeki köprünün üzerinden geçerken, aşağıda sıra sıra uzayan tren yollarına bakıyorum. Tren raylarını hep sevdim. Tren raylarının bitiminde fabrika bacaları tütüyor. Sabah sekize doğru, bacalardan tüten dumanların gerisinde kırmızı, soğuk kış güneşi doğuyor. Doyumsuz dünyamı avucumun içine alıp sıkıyorum. Her şeye hazırım. Hastalığa. Aşka.. Gitmeye.. Kalmaya.."

*“Bir gün dediklerimi değil, demek istediklerimi anlayacak bir erkek çıkmayacak mı karşıma! Hava kötü dediğimde sadece havadan söz etmediğimi anlamak bu kadar zor mu? İlle de, ben bu hayattan bıktım, türünde sözler mi etmeliyim? İşim çok dediğimde, bana sahip çıkacak bir erkeğe ihtiyaç duyduğumu anlayacak biri… Yanımda olmanı istiyorum diyemediğim için bu yağmur içimi ıslatıyor dediğimi nasıl anlamaz? Düpedüz, sarıl bana dedikten sonra, sarılmanın ne anlamı kalır!”

Zülfü Livaneli, Serenad

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.