14 Şubat 2013 Perşembe

“Pek saygıdeğer karıncalar yapı işine karınca yuvasından başlamış, anlaşılan onunla da bitireceklerdir. Bu iş sürekliliğiyle, olumluluğuyla onlara büyük bir onur da kazandırmaktadır. Ama insanoğlu hercai gönüllü, yakışıksız bir yaratıktır ve (satrançta olduğu gibi) tek istediği de hedefin kendisi değil, ona varmak çabasıdır. Ayrıca, kim bilebilir (bunun öyle olduğunu söylemek olanaksızdır), insanoğlunun yeryüzünde yöneldiği tek hedef belki de, amaca ulaşmak için harcadığı bu sürekli çaba; başka bir deyişle de (gerçekte iki kere iki dört gibi bir şey, yani bir formül olsa gerek), amaca varmak değil, yalnızca yaşamın kendisidir. Ayrıca, iki kere iki dört yaşamın değil, ölümün başlangıcıdır baylar. En azından, bu iki kere iki dörtten her zaman korkmuştur insan, şimdi ben de korkuyorum.

Tutalım ki, insanın yaptığı tek şey bu iki kere iki dördü aramaktır. Yüzerek okyanusları geçiyor, bu yolda ölümü göze alıyor, ama onu gerçekten bulmaktan da inanın, çok korkuyordur. Onu bulunca, arayacağı başka bir şeyin kalmayacağını hissetmektedir çünkü. Örneğin, işçiler işlerini bitirince en azından, ücretlerini alırlar, bir meyhaneye giderler, sonra karakola düşerler. İşte size bir haftalık daha iş. Peki, insan aradığını bulduktan sonra nereye gidecek? En azından, bu çeşit hedeflere her vardığında tuhaf bir duyguya kapıldığı olur. Amacına doğru yürümeyi sever, ama ona varmayı hiç istemez. Kuşkusuz, son derece komik bir durumdur bu. Kısacası, yapı olarak komiktir insan, bütün terslik de burada zaten. Ne var ki, iki kere iki dört gene de dayanılacak gibi değildir. İki kere iki dört… bence, küstahlıktan başka bir şey değildir. İki kere iki dört, yolumuza dikilir, elleri belinde, küstahça bakar yüzümüze, sağa sola tükürür. İki kere ikinin dört ettiği konusunda sizinle hem fikirim, harikulade bir şeydir bu. Ama övecek olduktan sonra, iki kere ikinin beş ettiği de kimi zaman son derece sevimlidir.”

Fyodor Dostoyevski, Yeraltından Notlar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.