20 Ağustos 2013 Salı



"...'Yaşamak değil. Beni bu telaş

öldürecek' dediği gibi şairin; o

telaşla, bırakın Paris yolunda ılık

rüzgârlara taratmayı saçlarımızı,

sevdigimizle doyasıya bir sohbet

bile edemedik biz...

Gözümüz saatte söyleştik hep,

koşuşur gibi seviştik, yarışır gibi

çalıştık. Hep yetişilecek bir yerler

vardı, aranacak adamlar, yapılacak

işler... Bir sonraki günün telaşı, bir

öncekinin terine bulaştı;

başkalarının hayatı, bizimkini aştı.

Kör karanlıkta çalar saat sesi

yerine, kuşluk vakti, kızarmış

ekmek kokusu veya yavuklu busesi

ile uyanma düşlerini hababam

erteledik. 20'li yaşlardayken 30'lara

kurduk saatin alarmını,

30'larımızda 40'lara, belki sonra

50'lere...

Lâkin öyle yanlış kurgulanmış ki

hayat, kuşlukta uyanma fırsatını

sunduğunda size, artık uyku

girmez oluyor gözlerinize...

Doyasıya söyleşmek, telaşsız

sevişmek için bol zamana

kavuştuğunuzda, söyleşecek,

sevişecek kimsecikler kalmıyor

yanınızda... Özenle yarına

sakladığınız bir sarı lira gibi

ömrünüz; vakti gelip sandıktan

çıkardığınızda bir de bakıyorsunuz

ki, tedavülden kalkmış..."

- Can DÜNDAR / Yarim Haziran

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.