Kararsızlık kadar yorucu ve boşuna olan bir şey yoktur.
Günah duygusu, daha iyi, daha temiz bir yaşama değil, bunun tam aksine neden olur. Bir adamı hem mutsuz yapar hem de ona aşağılık duygusunu aşılar.
Bilgisizlerin zorbalığından kendini kurtarabilmiş birçok kişi, baskı süresince öyle çetin ve uzun bir savaş vermek zorunda kalmışlardır ki, sonunda gücenmiş ve enerjilerini yitirmişlerdir.
Dimağ, kendisine sunulan malzemeyi şaşılacak alaşımlar halinde birleştirme gücü olan garip bir makinedir; ama dış dünyadan malzeme almayınca güçsüzleşir.
İnsanoğlu durmadan didinir ve madde durmadan hareket halindedir; sonradan gelen, daha önce gidenden hiçbir bakımdan farklı olmadığı halde, yerinde duran bir şey yoktur. Bir adam ölür ve mirasçısı onun çabalarının meyvelerini toplar; nehirler denize dökülür; ama sularının orada kalmasına izin verilmemiştir. İnsanlar ve eşyalar, sonsuz ve amaçsız bir devir içinde doğarlar, ölürler; yıllar boyunca hiçbir ilerleme olmaz, kalıcı bir şey başarılmış değildir. Nehirler akıllı olsalardı, yerlerinde kalırlardı. Süleyman akıllı olsaydı, meyvelerinin tadını oğlunun çıkaracağı ağaçlar dikmezdi.
Alçakgönüllü kişiler, her zaman birlikte bulundukları kişilerden daha parlak başarılar elde edemediklerine inanırlar. Bu yüzden hasetçiliğe, haset yoluyla mutsuzluğa ve kötü niyetliliğe çok eğilimli olurlar.
Kendi kendine bölünmüş bir kişilik kadar, yalnız mutluluğu değil, yeterliliği de azaltan hiçbir şey yoktur.
Geleneksel ahlak o derece bir özgecilik -kendinden başkalarını düşünme- gerektirir ki, çoğu hallerde insan yaradılışının yetenek sınırlarını aşar ve dürüstlükleriyle övünen kişilerin çoğu da, kendilerini, hiçbir zaman ulaşılamayacak olanı elde etmiş sanır. En yüce kişilerin bile büyük çoğunluğunun davranışları, kendilerine çevrik, kendi çıkarları yönünde güdüler taşır
Hiç kimseden, yaşama tarzını başka bir kişi uğruna temelden değiştirip bozması beklenmemelidir. İnsanların çoğunlukla yakındığı davranışlar, hasta bencilliğin sınırları aşmasına karşı, normal egonun sağlıklı tepkisidir.
Kendi kendini aldatmaya dayanan hiçbir gönül doyumu sağlam değildir. Gerçek ne kadar tatsız olursa olsun, yüz yüze gelinmeli, alışılmalı ve yaşayışımız ona uydurulmaya çalışılmalıdır.
Başkaları için duyduğumuz korku, kendimiz için duyduğumuzdan ancak nüans farkıyla üstün bir duygudur. Kaldı ki bu duygu, çoğu hallerde, sevilene sahip ve egemen olma isteğini gizlemek için bir bahanedir. Sevilenin korkularını uyandırmaktan beklenen şey, ona daha fazla egemen olmaktır. Erkeklerin ürkek kadınlardan hoşlanma nedenlerinden biri de budur; çünkü korunan kimseye egemen olunur.
Herhangi bir işte ciddi bir başarı, o işin malzemesine karşı duyulan gerçek ilgiye bağlıdır.
En iyi sevgi, insanın eski mutsuzluklardan kaçmak için değil de, yeni mutluluklara kavuşma umuduyla beslediği sevgidir.
Önemli nitelikte bir yapıcı işle uğraşmak kadar kişiyi nefret alışkanlığından kurtarabilecek pek az şey vardır.
"Çok bilenin çok derdi olur; bilgiyi artıranın üzüntüsü de artar."
İnanılması her gün biraz daha güçleşen şeylere inanmak için harcanan çaba kadar yorucu ve en sonunda usandırıcı hiçbir şey yoktur. Böyle bir çaba zorunluluğundan kurtulmaksa güvenilir ve uzun ömürlü bir mutluluğun vazgeçilmez koşuludur.
"Güneş altında yeni bir şey yoktur."
Mutluluk Yolu
Bertrand Russell
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.