9 Mart 2013 Cumartesi

Milyonlarca lüleli peruk da taksan, arşınlarca yüksekteki kaideye de çıksan, neysen osundur." (Goethe)

Düşüncelerin yalnızca sözlü olarak dile getirildiği bir yüzyılda yaşamıyoruz. Sıradan insanların ihtiyacı olan, bir şeye dahil olma hissidir, zamanın akışına sözde varlıklarıyla katılmaktır.
Büyük dehalar düzeni, daha küçükler ise insani olanı kurar.
Hayatta yalnızca bir şey dört dörtlük yapılabilir. Yalnızca bir şey; ama onu da tam yapmak gerekir. Bunun ne olduğu önemli değildir, kimse kendini aşamaz; ama hayatını bir tek şeye odaklayan, doğru bir şey yapmış olur. Bu şey yalnızca doğru, dürüst, temiz bir şey olmalıdır ve insanın kendi kanıymış gibi kanıksadığı bir şey olmalıdır. Eğer insan kendi yaptığını doğru buluyorsa, diğer insanların buna saçmalık ya da aptallık demeleri önemsizdir.
İnsanlar her zaman kendilerine en yabancı olan şeye hayran olurlar.
İçedönük doğaların gizli bir gücü vardır; onlar dışadönük insanlarda kısa süreliğine de olsa ciddiyeti açığa çıkartmayı ve ağırbaşlılıklarıyla onların temeline inmeyi bilirler.
Büyük insanlar hayranlık duyar; ama belli bir mesafeden; çünkü yakınlığın iyi olmadığını düşünürler.
Vasat yetenekler için yüksek makamlar tehlikelidir; kişi kendini aşmak zorunda kalırsa kişiliği bozulur.
İnsan kendisinden daha öte bir şeyler olmak zorundadır.

Goethe: İnsanlar Kızıldeniz gibidir; asa onları ayırdıktan hemen sonra tekrar bir araya gelirler.

Başkalarını iyi tanımadığımız halde onlar hakkında fikir sahibi olduğumuzu sanarak kendi kendimizi kandırırız.

Düzene ayak uyduramayan yapayalnız kalır.

Eğer ciddiye alındığını fark ederse nevrozlu bir hasta karşısında bitmişsiniz demektir.

En içten hisler karşısındakine anlatılmadıktan sonra ne değer taşır ki?

Birine düşünce yoluyla yoğunlaşıp onunla ilgili bir şeyi dürüstçe ve içtenlikle düşünürsek düşündüğümüz şey gerçek olur.

Korkmak binlerce defa ölmek demektir, ölümün kendisinden beterdir.

Clarissa
Stefan Zweig

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.