9 Mart 2013 Cumartesi

Rotterdamlı Erasmus/Stefan Zweig

Erasmus: Delilik olmadığı takdirde, yaşamda herhangi bir beraberlik ne zevkli ne de sürekli olabilir; birbirlerini bazen aldatmadıkları, bazen birbirlerinin yüzüne gülüp akıllıca ödün vermeyi beceremedikleri ve son olarak da bütün bunlara bir tutam delilikle lezzet katılmadığı takdirde, ne halk uzun süre hükümdarına ne efendi uşağına ne hizmetçi saygıdeğer hanımına ne öğretmen öğrencisine ne dost dostuna ne karı kocasına ne hancı müşterisine ne de yol arkadaşları birbirlerine dayanabilirlerdi; kısacası kimse kimseyle geçinemezdi.

Sophokles: Hayat, ancak anlaşılmadığı takdirde zevklidir.
Akıl her zaman yalnızca düzenleyici bir güçtür; ama hiçbir zaman tek başına yaratıcı bir güç değildir; asıl üretici yan, gerçekten de hep bir deliliğin varlığını şart kılar.

Erasmus: Savaşın en büyük yükü, bu savaşın hiç ilgilendirmediği kişilerin sırtına biner ve savaşta herhangi bir başarı söz konusu olsa bile, taraflardan birinin mutluluğu, öteki tarafın zararı ve yıkımı demektir.

Erasmus: Her savaştan bir başkası, bir savaştan bir ikincisi doğar.
Yön verici güçlerin, yani kaderin ve ölümün insanlara uyarısız yaklaştıkları enderdir. Bunlar her defasında yüzü örtülü, sessiz bir haberci gönderirler ve kendisine haberci gönderilen, hemen her zaman yöneltilen esrarlı seslenişi duymazdan gelir.
Tarafsız kişi, taraf tutan için her zaman en iyi bayraktır.
Erasmus: Her zaman gerçeği olduğu gibi söylemek zorunluluğu yoktur. Önemli olan, gerçeğin açıklanış biçimidir.
Tarafsız olan, her zaman kavgaların en acımasızı ile karşı karşıya kalır.

Erasmus: Daha sessiz ve güvenlik verici bir yoldan gitmek, bana düşünce açısından daha uygun gelen bir davranıştır. İkilikten nefret etmekten, barışı ve uzlaşmayı sevmekten başkaca bir şey elimden gelmez. Çünkü insanlar arasındaki sorunların ne denli karanlık olduğunu anladım bir kez. Kargaşa çıkarmanın, bastırmaktan çok daha kolay olduğunu biliyorum. Ve kendi aklıma her alanda güvenmediğimden, başkalarının manevi yanı üzerine kesin konuşmaktan kaçınmayı yeğliyorum. Ben özgürlüğü seviyorum; bundan ötürü herhangi bir zamanda şu ya da bu partiye hizmet etmek ne elimden gelir ne de böyle bir şey yapmak isterim.

Martin Luther: Prenslerin safında ölen, kutsal bir din savaşçısı olarak cennete gidecek; ötekilerin safında ölenlerin ruhları ise şeytanın olacaktır. Bu gibilerini herkes boğmalı, hançerlemeli, açıkça meydan okuyarak ya da tuzağa düşürerek öldürmeli, bu arada bir asiden daha zehirli, zararlı ve şeytani bir varlık olamayacağı düşünülmelidir. Eşek sopayla, halk denen güruh ise kaba güçle yola getirilir.
Özgür yaşanmışsa, özgür ölünmelidir! Özgür ve sıradan giysiler içinde, hiçbir işaret takmaksızın ve bu dünyanın sunacağı tüm onurlandırmalardan uzak, bütün yalnızlar gibi özgür ve bütün özgür insanlar gibi yalnız ölmek.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.