Kendini hiçbir dogmaya adamayan ve hiçbir taraftan yana olmayan özgür ve bağımsız düşünüre, yeryüzünün hiçbir yerinde vatan yoktur.
Hiçbir düşünce, tek başına gerçekliğin bütününü oluşturamaz; ama her insan, başlı başına bir gerçektir.
Nesnel kişiliklerin kendilerine güvenleri azdır. Kendi görüşlerinden kolaylıkla kuşkuya düşerler ve hasımlarının kanıtlarını en azından gözden geçirmeye her zaman hazırdırlar.
Yalnız ve yalnız toplumun esenliğini amaç edinen bir ideal, geniş halk kitleleri için hiçbir zaman tümüyle yeterli olamaz; ucuz kafaların var olduğu yerde, salt sevginin yanı sıra nefret de o karanlık hakkını ileri sürer ve bireyin, ortaya atılan her düşünceden en kısa sürede kendi kişisel çıkarını sağlama eğilimini belirginleştirir. Somut olan, elle tutulup gözle görülebilen, her zaman kitleye soyut olandan daha kolaylıkla nüfuz eder; onun içindir ki bir ideal yerine somut nitelik taşıyan, yöneltilebilen, başka bir sınıfa, ırka ya da dine dönük düşmanlığı dile getiren sloganlar siyaset pazarında daha çabuk benimsenir. Çünkü bağnazlığın öldürücü ateşini körükleyebilecek en büyük güç nefrettir.
Herkes, kaderinin hazırladığı trajediyi yaşar.
Bütün tutkuların kaderi, günün birinde gevşemektir; her türlü bağnazlığın varabileceği nokta, günün birinde kendi başını yemektir. Akıl ise beklemeyi ve direnmeyi bilir. Kimi zaman, çevresindekiler sarhoşluk içerisinde tozuttuklarında susmak zorunda kalır. Ama kendi sesini duyuracağı günün de geleceğini bilir; çünkü hep gelmiştir.
Özgür ve önyargısız bir kafanın hiç kimseye aldırmaksızın elini değdirdiği her şey, artık çoktan eskimiş tasarımların kafesinde yaşayan bir dünya için yepyeni bir görünüm kazanır. Çünkü bağımsız düşünebilen kişi, aynı zamanda başkaları için de en iyi ve en destekleyici biçimde düşünmüş olur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.