9 Mart 2013 Cumartesi

Yaşlı Rind'in Ölümü/Mehmed Uzun

*Sözcükler insanların birbirlerini gördükleri mekanlara dönüştüler. Bu mekanlarda özgürlük en temel güçtür ve ilişki kurma, konuşma, birbirini anlama hayatın temel etkinliğidir. En önemlisi, bu mekanlar insanları aynı dünyada buluşturur. Öyle bir dünya ki, sözcük ve iş, söz ve eylem birbirini tamamlar ve eşitlenir. O, işte böyle bir eşitlik üstüne inşa edilir. Mekanlar birbirlerine muhtaçtırlar; insan da bu mekanlara muhtaçtır. İnsan bu mekanların yardımıyla yaratabilir, kurabilir, yeniden oluşturabilir. İnsan bu mekanların içinde değilse sözcükleri tanıyamaz, onları yeniden diriltemez. İnsan her zaman yeni bir hayat vermeli sözcüklere ve onları yeni bir hayatla geliştirmeli. Bu mekanlar sıcaktır ve bizim içindir, insanlar içindir. İnsan bu mekanlara sığınabilir, zor ve zorbalıktan uzaklaşabilir. Ama bugün acıyla görüyoruz ki egemenler, katiller, kan emiciler bu mekanları kendi kirli amaçları için kullanmak istemektedirler. Bu, bizi yaralıyor, büyük bir acı veriyor bize.

*Hayat, tesadüflerin güzel renkleriyle boyanmış bir tablodur.Her gezi, her gidiş, her yolculuk güzel bir şiir gibi dalgalanır yürekte ve güzel, yeni şeyler keşfetme imkanı sunar. Bütün iyi, süslü, güzel şeyler yolculuklarda olgunlaşır.
Savaşlar, haksız savaşlar; çılgınlık, alçaklık, kötülük ve zayıflığın en aşağılık mertebesidir.
İnsan, hiçbir şeyi unutmaması gereken yerde birden çok şey kaybeder.
Kendi kökünden ve izinden, toprağından ve dilinden kopma. Onlar bu kötü, naçar hayatımızda mutluluğumuzun pınarlarıdır.
Yazmak, yazı da bir tür yolculuktur. Deniz dalgaları arasında bir yolculuk. Yolumuzu bulabilmek, doğru yola girmek için deniz dalgalarına karşı savaşırız. Yaşanmış şeyleri yeniden diriltmek istediğimizde gereklidir bu savaş.

*İnsan yalnızlığın ağır perdesi altında sözcüklerle derin ve duygu dolu bir dostluk kurabilir.İnsan, kendini insanlarda bulunan bazı şeylerden kurtarmalı.
Bazı konuşmalar bazen saatlerce, günlerce, haftalarca devam eder; ama canlı değildirler; insanı sarsmaz, mest etmezler; yürekte, beyinde dalgalanmazlar. Bu tür konuşmalar yapılır, sonra kaybolup giderler. İz bırakmadan giderler. İnsan onların izini süremez. Böylesi konuşmalar ölü bir yıldızda yürümek gibidir; bir dolaşma, çıplak ayaklı bir gezinti gibidir. Orada her şey ölüdür, sönüktür, diriltilecek, keşfedilecek bir şey kalmamıştır.
Topraktan daha iyi, daha güzel ve daha mukaddes bir şey yoktur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.